Ağustos 29, 2010

köprüden önce son çıkış...

Bu gökkuşağı bile betondan kent ki çoğu zaman benden tenha
ve yüreğimdeki çiçekleri umursamaksızın beni çiğneyen arabalar yollar ve bu kalabalık
öylesine yaşamak mesaisinde hep
ve her görüşümde yollarda mutlu yüreğimi
ürküten içimdeki mavi gözlü çocuğun en güzel oyuncağını
düşlerimi inciten ağızlar dolusu
ve en büyük harflerle kural diye bağıran o malum uyarı: KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ …

Görülesi değilmidir ötesi köprünün…
Ya bir kalp atımı kadar yaklaşacaksam aradığım her ne ise’ye?
Ya düşlerimin en cesur kuşu konmak üzereyse düş bahçemin ekinine?
Yarını bilememekteki o gizemli cazibe değil ise
tüm acıları ve acımasızlığına rağmen ‘yaşamak güzel’ dedirten söylesene nedir?
Ya köprünün sonundaki geceyse çaresi fırtınalar vadisinde yalnız bir kır çiçeği küskünlüğümün…

‘köprüden önce son çıkış’ yaşamakla örselenmiş yüreklerin saklı ve sinsi kaygıları…
Kabusları yani sevmek korkaklığı!
Düşlerine seneryo yazmaktan ürken
hayata ve onu yaşamaya erkenden kırık not vermiş ,
aşkın mutluluğun -delinin kuyuya attığı taşların-
tek ve doğru bir açıklaması olduğuna inanmış yüreklerin
kuralları…
yasakları…
doğruları…

Doğru nedir anlatsana!
Nasıl yaşar ne ile beslenir?
Bencil mi yoksa sevecenmidir?
Gözleri varmı dır mesela
Ve varsa bile seninkiler kadar güzelmidir???