Haziran 29, 2010

G.S.T.K. P.

eveeeet cümlelerimi toparlamak biraz zor da olsa yazacağım duyduğumdan beri içime oturmuş birşey çünkü... ün.sınavına çalışırken kulağımda walkman popçular dışarıyı dinlerdim gözlerim kapalı kendimi müziğe bırakırdım -ki murat vardı- ''haydi açık hava'' derdi bende kendimden geçerdim bu anı yaşayamacağım hayal dışında artık üzgünüm... yok ölmedi ama artık mavi sakal gibi kargo gibi kurban -tekrar birleştiler şükür- gibi ne bileyim rage gibi ve jason'ın ayrıldığı metallica gibi pentagram, beni kazımın ölümü gibi uğurun ölümü gibi üzdü acı oturdu içime... bakıyorum da yıl 98 yazıyor benim uyanışımın 2.yılı ne lezzet alırdım kasetlerden dünyamdı benim müzik ve ne çook kopmuşum şaşırıyorum ama döndüm ben ama pentagram büyük yara aldı belki iyileşir diye unut ediyorum ama solo çalışıyorsa murat demek tek problem sağlık değil diyorum üzülerek...
ben gençli mavi sakalı m.ş.şli yalnızlık mevsimindeki kargoyu ve vokalinin içine etmemiş denizi istiyorum geriiiiiii...

serap

öyle hoyratça mutlu olamıyorum artık. hala hayallere dalıp gitsem de hiç sevmediğim o ciddiyet oturdu artık yüzüme, huzurlu sakin ama öylece duran sanki herşeye alışık donuk bir yüz... uzaklardan bir telefon sesi bölüyor hayatımı altüst ediyor ve yarım saat önceki hayatımdan eser kalmıyor artık. bir türlü hayatıma sokmadığın farkına varamadan da olsa uzak tuttuğum insanlar hep genç öldü bu yazının yazılış amacı da cenazene gelirken dinlediğim o şarkıyı tekrar dinlediğimde bana aynı duyguyu yaşatması idi.güzel gülüşlü çocuk, yaşamı erkenden hastalıklı bir çocuklukla anlamış çözmüş güzel insan bu yazıyı yazabilmem 5 ayımı aldı elim varmıyor tuşlara ancak toparlayabildim. güzel insandın vesselam onca sıkıntının içinde mutlu olmayı becerebilen ender insanlardan biriydin ama dudağının kenarında genç ölümün vardı senden uzak durma sebebimde buydu içten içe... uğurlar olsun sana çocuk üzgünüm sen bu dünyaya lazımdın ve ne çok şey kaybettiğini hiç bilmeyecek seni tanımayanlar maalesef.

oğlumm

seymour dan bir tao masalı

Chin derebeyi Mu, Po Lo'ya dedi ki: Yaşın epeyce ilerledi artık. ailende senin yerine atlara bakabilecek biri var mı? po lo yanıtladı:''İyi bir at şöyle bir bakınca görünüşünden anlaşılır ama çok üstün bir at -toz kaldırmayan, iz bırakmayan cinsten- yitiveren , kaçıveren bir şeydir, hava gibidir, ele geçmez. Oğullarımın yetenekleri pek o kadar gelişmiş sayılmaz. İyi bir atı ilk bakışta anlarlar ama üstün bir at için pek birşey söyleyemezler. Bir arkadaşım var, adı Chiu-fang Kao, odun ve sebze satar, at konusunda benden hiç de aşağı kalmaz. Onunla bir görüşseniz.''

Derebeyi Mu, Kao ile görüştü ve ardından onu bir savaş atı aramaya yolladı. Kao üç ay sonra geri döndü ve bir at bulduğunu bildirdi. ''Şu anda Shach'iu'da'' dedi. Derebeyi, ''Peki nasıl bir at bu? '' diye sorunca, ''Ha'' dedi Kao, '' boz bir kısrak.'' ama biri atı almaya gidince hayvanın kömür kadar kara bir aygır olduğu alaşıldı! Duruma çok içerleyen derebeyi, Po Lo'yu çağırttı.'' Şu senin arkadaşına'' dedi, bir at arasın diye görev verdik;gördün mü yaptığını? Bir hayvanın rengini,cinsiyetini ayırt edemedikten sonra bu adam attan ne anlar? Po Lo tatmin olmuş halde soluğunu alıp bıraktı. ''O mertebeye varmış mı gerçekten? Aah öyleyse, benim gibi on bin at ustası eder o. Ben onunla kıyaslanamam artık. Kao'nun göz önünde tuttuğu şey ruhsal mekanizmadır. Özü yakalayabilmek için basit ayrıntıları boş verir; iç niteliklerle uğraştığından dıştakileri göremez. Neyi görmek istiyorsa, onu görmeye çalışır; görülmesi gerekmeyenlere bakmaz. Nasıl da at seçermiş bu Kao! demek ki, atlardan çok daha iyi şeyleri değerlendirme gücüne sahip.''

At geldiğinde, gerçekten de üstün bir hayvan olduğu anlaşıldı.

j.d.salinger

hüsran

bir fenerbahçeli olarak içim burkularak izledim trabzon maçı sonrası yaşanan ve büyük ihtimalle düzmece olan kursaklarında kalan sevgiyi... kaç gündür her yanda sürüyor ve yıllarca sürecek dalga konusu olduk çünkü cimbomun -ki bu isim bile benim gülmeme sebeptir:))) ne o sakız ismi gibi :)) kuyruk acısı büyük hala 6-0 da onlar biz ne kadar başarısız olsak onlar daha da aşağıdalar ve hala unutmaya çalışıyolar:)

kürk mantolu madonna

'' bu söylediğimiz bir an meselesidir'' dedim. İçinizde mevcut olan sevgi, alaka sarih olarak bilinmeyen bazı vesilelerle, zamanı tayin edilemeyecek olan bir anda, birdenbire birikir, tekasüf eder; nasıl tatlı tatlı ısıtan güneş ışığı adeseden geçtikten sonra bir noktada toplanıyor ve yakmaya başlıyorsa, kuvvetini fevkalade arttıran bir sevgi de sizi sarar ve tutuşturur. Onu dışarıdan birdenbire gelen birşey zannetmek doğru değildir. O, içimizde zaten mevcut olan hislerin bizi şaşırtacak kadar şiddetlenivermesinden ibarettir.

merhaba

merhaba en güzel karşılama sözcüğüdür kendileri merhaba o zaman