Kasım 29, 2010

Jeff Buckley- Satisfied Mind

tefsir

    Uzun bir aradan sonra iki saat te olsa sınava girmek ve sıkıcı bir sınıfta oturmak mecburiyeti ciddi derecede rahatsız etti beni doğrusu. 5+3 4+2 toplamda 14 yıllık eğitim hayatım boyunca sözlüler ve okumalar dışında -anlatmayı saymıyorum o en büyük kabusum olmuştur her zaman- sınav sonrasıdır en sevmediğim şey... Herkesin ortak şikayetidir belki ama ben ciddi derecede sınav sonrasında kendimi koca bir ahmak yada daha doğrusu bir gece suda bekleyip de şişmiş kocaman bir et parçası gibi hissediyordum bugün de öyle oldu işte. Şimdilerde oturduğum ilçenin aynı isimli lisesinde bahçede bi camel içtim ve düşündüm o çirkin betonarme binaya bakarken, on bir yıl olmuş liseden mezun olalı dile kolay, hayatımda o kadar çok şey değişti ki yazsam kollarım tutmaz olur belki ama gereksiz detaylarda kaybolmadan konunun özünü anlatayım; sadece kızların bulunduğu bir lisede okumak eğlenceli olsa da benim gibi ev kuşu-asosyal biri için epey zorlayıcı oldu sonrasında karışık eğitim faslı aslında hayatımda yaptığım bütün ahmaklıkların bu acemiliğimden kaynaklandığını düşünüyorum. Eğitildik belki de taze dostumun dediği gibi boyumuzun belki de üç katı yüklendi bilgi ve bundan tartamadık bocaladık evet pişman olmadım okul tercihimden -on buçuk  yaşındayken neyi tercih ettiysem sorulmuş gibi- sadece biraz da hayatı öğrenseydik yani ikili ve çoğul ilişkileri de öğretselerdi o eğitimin yanı sıra öyle şaşkoloz kalmazdım ankaranın göbeğinde bir başıma... Suçlama değil elbet bu yani kimi neyi suçlayacam ki şuan yada elime ne geçecek bundan ama kendimi güçlü bir akıntıya kapılıp sürüklenmiş ve ziyan bir hayat yaşamış biri olarak görüyorum öğrencilik ve sonrasında ta ki yakın zamana dek.

Kasım 28, 2010

hiç birşey gece kadar rahatsız etmiyor

      replikas değil konum, zira pek severim her ne yaptılarsa bu zamana dek amma bu gece yine ben hep ben... bende şöyle bi hal belirdi bilerek yada bilmeyerek yada yine tylerım çaktırmadan yaptı -buna da bi isim yakıştıriim hemen wampirella olur iyi olur buda kendime verdiğim isimlerimdendi  iyi de olur, tamam sustum- bilemiyorum yıllarca hep başkası ve ları için yaşamış olduğumu farkedeli artık hep ben diyorum bize benlik değil hep bizlik öğretildi ben bunu bildim bunu söyledim iyi de yaptım belki ama aşırıya kaçmasaydım iyi ederdim. Keşkelere düşmem artık ama kendimi değersiz hissettiren kimselerin yanında gerektiğinden fazla durmayalı daha iyiyim. Konu yine dağıldı  yazdığımı sonuna kadar okuyabilene helal diyorum ve devam ediyorum geceyi artık sadece uyuma halinde geçirmek ve sadece rüya aleminde yaşamak istiyorum remnremirem olasım var sadece.       
      Sadece düşünmek, gerektiği kadar konuşmak yada o an içimden geldiği kadar konuşmak , düşünüp  durmak öyle müzik dinlerken dakikalarca umarsızca bunu istiyorum şimdilerde... Aslında tekrardan dünyamı ve sonra dünyayı  keşfetmek ve oğlumla kendi dünyamızı kurmak arzum ... Belki sadece kaanın gözünde, gülüşünde , beni yoran hırçınlığında, annem diye sarılıp beni öpüşünde, beni kollayışında savunuşunda mini mini bir küçük adam havalarındayken bile melankolik çocukluğumu onun yüzünde gördüğümde içimi burkan bir hal var ,erkenden ayrılık moduna geçiyorum hemen en mutlu anımda bile hemen hüzünlenebilen çünkü çook mutlu olmanın hep keder getirdiğini düşünen o saçma sapan ben çoğunlukla kötü senaryo yazarım. Yıllar evvel acı çekmekten haz aldığımı farkettiğimde önce bu fikirden ürktüm, zamanla bu farkındalığımı  kullanarak kendimi sakinleme yöntemi geliştirdim çivi çiviyi söker mantığıyla sonra ondan da geçtim en son çalışarak ruhumu köreltmeyi ve susturmayı denedim farkına varamadan, uyandığımda ise yer gök siyahtı işte ama bir kapı daha kapatıp ardıma bakmadan koştum koştum koştum...

Kasım 26, 2010

ya da yazmamak

çalışmaya başlamadan biraz yazayım dedim bir paragraftan fazlaysa oyucağım yazım copy paste olayına geçiyorum ben hemen yazıcıya hoop hiç sevmiyorum monitörden okumayı ve anlamıyorum ne keyif aldığınız burdan okumaktan sanal alem düşmanı irem blog açarsa böyle olur sanırım bir yazı çıkardım onu okuyacağım dokunmam gerek ben rahat edemme başka türlü

Kasım 25, 2010

yazmak

    aslında yazmak diyince kalem ve kağıttan yanayım ölene dek ama klavyede yazmak bile iyi geliyor artık bana... yalnız bayramdan bu yana hiçbirşey yapmadan uyuşmuş bir halde yaşamak istiyorum - ve öyle de yaşıyorum- depresyon hali mi bilemesem ve çok ilgilenmesem de bu mevzuyla o keyifli halim gitti daha da detaycı sürekli herşeyi seyredip irdeleyen ama bi türü karışamayan irem oldum yine. Size de olur mu bilmiyorum ama ben hala bazı duyguları ilk defa yaşıyormuş hissinden  kurtulamadım gerçi bu kötü bir durum olmasa gerek çünkü diğeri sıradanlığı getiriyor ama yine de sebebini ve sonucunu bile bile bu halim beni yoruyor biliyorum ki geçecek ve güzel şeyler olacak aslında tüm sorun kıçımı kaldırıp yada kırıp dizimi pc başında çalışmak. son bir ay fenalık getiriyor düşündükçe gözümde büyüyor belirsizlikten kaynaklı da olabilir tabi bu halim yani tembel teneke oldum ve bitmiyor işlerim diyorum bir yandan, bir yandan kızmıyorum bile kendime bi relaks halim var amaan ne olacak diyorum.

Kasım 22, 2010

patricia




  film mi demeliyim sadece hayatı mı patti smithin izleyin ve hayran kalın ey insanlık!
ne güzel insandır o, neden müzisyen olmak istediğimi hatırlattı bana ve  artık ıskaladığım hayatı... seviyorum bu hatunu kayıp ama güçlü o nasıl güzel bir asi duruştur hemde aldırmaz. sadece o bakışları için bile sevebilirim bu hatunu sesi ve şarkıları için de elbet

hayat


     Yaşam kelimesi çok hafif kalıyor hayatın yerine kullanılınca diyordu biri yıllar yıllar evvel bir yerde okumuştum, az önce düşünüyordum umutsuz evkadınlarının yeni sezon tekrarını izlerken aklıma gelen cümleyi ve buldum aslında tek bi cümle değil neyse açayım; geçen yıl nisan ayından bu yana farkına varmadan yada bir tyler durden darbesiyle -bak resim üstte sırıtan ve benim favori adamımı yıkıp geçen silik sinik bi adama çeviren eviren namı diğer ikinci kişilik tyler durden ve çalışmaktan uyuşmuş, konformist, sıradan yiyip içip yaşayan ve kaybolmuş insan tipi adı bile olmayan hepimiz gibi çarkın bir dişlisi insancıklardan biri iken içindeki trafik canavarını farkına varmadan dışarı çıkarmış bir insan tyler'ın pasif alt kişiliği yada sureti sadece tylerın, bi tanecik aşkım edward norton'ın canlandırdığı bir ismin bile çok görüldüğü karakter. Dövüşle hayata dönen belki de yediği yumrukla tekrar hissetmeyi başlayan biri bay x , bu filmi izledikten epey bi süre sonra uyku manyağı ben acaba bi tyler da bende var mı amanın yoksa yok yok olmasın diye epey bi süre paranoyaya kapılmıştım sonra dedim benden ne köy ne kasaba ne de film çıkar neyse konu iyice dağıldı toparlayayım. Hayatımı diyordum işte bir buçuk yıl evvel kökünden -öyle köklü bir ilişki olamadı içerisinde maalesef neyse bu ayrı bi konu başlığı- kavrayıp öyle bir sarstım ki o saatten sonra ne geriye döndüm ne de yıktığım köprülerin altında kalanlara yandım. Sanırım gogıl yeni arka planımda o ruh halimi yansıtıyor, köprü ayakları çelikten sanırsam çoşkun bir denizin üstüne yapılmış iyice inceleyince neden her açıldığında bi süre bakıyorum anlamış değilim ama ben bu iremi seviyorum güçlü evet ama hala özverili hem daha da insan daha bi  anne daha bi güzelim evet kendimi seviyorum artık ne olursam olayım kabulüm artık kendimi yargılamaktan öteye geçebiliyorum sadece asmıyorum artık ne kendimi ne yüzümü öyle çok, şimdi bu yazıyı tamamlayıp oğlumun kokusuna sarılıp uyumak istiyorum sadece ama aralık sonuna kadar  geceleri çalışıyorum maalesef...  ne yapmak istediğimi artık biliyorum o yüzden bir rahatlama var içimde bir genişlik ferahlık durumu sardı bedenimi. Ben bi garibim yahu hala konuya girmedim hep çok uzun cümleler kurdum ben dolambaçlı, isteyerek değil elbet yani lafı dolandırmayı sevmem hele bana yapılmasını hiç ama hiç, sabırsızım ben ne yapayım işte laf geldi durdu sabıra buydu bütün bu tantanamın sebebi...
     Ben fevri, sabırsız, çoğunlukla tutarsız, tutarsız tam karşılayamaz belki sadece değişken-kararsız neyse bunlar benim en belirgin özelliklerimdir yada sadece kendimi yerden yere vurmayı adet edinmişimdir bilmiyorum belki de bu yaptığım sadece bir savunma mekanizması benim yıllar sonunda edindiğim yani iremi en sert ben eleştiririm en acımasızı bendirim kendime karşı daha ağırı olamaz kolaydır gerisi bu sayede benim için... Sabır diyordum evet; ben susmayı öğreniyorum, kendime saklamayı bazı cümlelerimi pek yapmadığım birşey evet artık yapıyorum ve bu çok hoşuma gidiyor garip bir bilgelik vuruyor bazen yüzüme oturuyor kalıyor ben dalıp gidiyorum sonra gülümseyerek dönüyorum buraya... fonda candan mühim değil çalıyor sevgiliye söylemiyorum ama ben bu şarkıyı sanki geçmişime söylüyorum öylece akıp gitmiş bir hayat sevgili kelimesinin karşılığına oturtamıyorum kimseyi karşılamıyor yüceliğini tutamıyor hiçbiri

Kasım 21, 2010

yorumsuz:)

Tek kart Tarot Falınız




Kılıç Kraliçesi

Kılıç Kraliçesi "hava" grubunun dişiliğini simgeler. Aklı, uyanıklığı, özgürlüğü, yaratıcı gücü ve çabuk kavrama yeteneğini gösterir. Bir sorunun çözümünde hiç bir kuşkuya kapılmadan aklımızı kullanacağımıza işaret eder. Bu kartın eski imajı "kötü kadın" veya en iyi "dul kadın" iken, bugün yorumu kendini esaretten kurtaran kadın olarak yapılmaktadır. Çok ender olarak bu kartı, albenisinin arkasında soğukluk ve mesafe gizleyen buzlar kraliçesi yönü ile değerlendirmek gerekir.

İş hayatımızda Kılıç Kraliçesi öğrenme isteğinin yoğun olduğunu, çevremizdeki olayları uyanıklıkla izlediğimizi, zeki davrandığımızı, konuşmalarda veya toplantılarda serbest, açık ve atak olduğumuzu gösterir. Ayrıca özgürlüğümüze de aşırı düşkünüzdür. Bu yüzden de bir koltuğa veya pozisyona yapışıp kalmayız. Yeni imkanlar açıldığında her zaman için gitmeye hazırız.

Mantık alanında Kılıç Kraliçesi, fikir zenginliği, yaratıcılık ve öğrenme isteğinin yanısıra bağlılıkların farkına varıp, baskılarından kurtulma isteğini gösterir. Bu yüzden bu kart kişinin uyanışını ve kendini bulmasını simgeler.

Kişisel ilişkilerimizde Kılıç Kraliçesi kendini bulma ve ilişkinin bilincine varma anlamında yorumlanmalıdır. İlk etapta bize baskı yapan ve hoşumuza gitmeyen durumları tüm açıklığı ile kavrayıp, ortaya atmak ve gerekirse araya mesafe koymak gerekir. Bu dönemlerde ilişkide eşitliğin üstüne daha fazla düşeriz ve kendi özgürlüğümüz sayesinde daha kararlı oluruz. Her durumda bu kart bize bazı davranışları onaylayama-yacağımızı gösterir. Bu yüzden bazen soğuk davranacağımızı, alaycı ve ısırgan olabileceğimizi gösterir.

Kasım 20, 2010

pilli bebek kedi

taşra

    Yıllarca okuduğum kitaplarda ve izlediğim filmlerde hep bu kelimeyi aşağılama olarak algıladım ve öfkelendim içten içe ve dıştan dışa ama doğru cidden şu gün şu yaşımda hak veriyorum artık onlara, kalp tutulunca aşk diyoruz ya beyin tutulunca ne demeli peki ne dersiniz buna? ahmaklık, körlük yada sıkışmışlığın içinde körelme deyin yada boşverin demeyin sizde kaybolun gidin burda bu vakitte ve dahi bu yaşta... bu sorunsalı ilk ben demediğim gibi daha fazla afilli kelime cümle vesaire dememin de hiç bir manası yok elbet ama ne diyecem işte konu bu kısa ve öz ve hatta basit bir çözüm buldum... geçen arkadaşımla mesajlaşırken bulduğum birşey ama bu akşam onüç km.lik başlangıç yolumda anımsadım ve yazdım üç kelime; zihin açıcı sıvı. Evet çok basit bütün iş bu sıvıyı üretmek gerisi benim haşarı bi kaç arkadaşıma bakar hehe şehir şebekesine karıştırdık mı tüm sorun kökten çözülür. Şaka değil gayet ciddiyim bu miskinliği ancak böyle atabiliriz var mısınız?

Kasım 18, 2010

19.07.2008

hehe bu foto belki seneye gerçek olur yani elektroya geçerim o zaman kısmet olursa bu arkadaşın evi gitarı ben fırsattan istifade el koyduydum işte:)

yol şarkılarım_18_uyku

      uyumayı azaltalı daha da bi sevdim ayık iremi, kendime ayıracak vaktim oluyor birazcık da olsa müzik dinlemeye vede yazmaya... belki de bir sene sonra gülecem ne çocukca yazmışım silsem mi acaba diye ama silmeyeceğim belki bir kaçını ama tümünü değil lise yıllarımda -böyle bir cümle kuracağımı yıllar evvel biri dese bi tarafımda gülerdim sanırım neyse-  kompozisyon dersinde yazmayı severdim ne kadar daraltılsak da bir cümleye ya da milyonlarca kez bir sürü insanın yazdığı bir kelime hakkında da olsa yazmayı severdim ama okumayı değil onu hiç sevmedim... Yıllar sonra çıkıp ta sahneye şiir okuduğumda hem de dört kez yahu, eve gidip düşündüm bu irem o lisedeki tod anderson irem mi diye,e vet ölü ozanlar derneği bahsettiğim lisede okuduğum ve beni çok yaralayan hemde bana ne denli doğru bir yolda olduğumu gösteren o güzel kitaptaki tod'dum, ben kendi içine dönük utangaç mahçup potansiyelinin farkına varamayan ürkek ama  bir o kadar komiktir ki; lise edebiyat hocamın dediği gibi seçkin, orta okuldaki  tıkanıklığımın içinde de olsam kimya hocama göre de faal bir öğrenciydim... beni tod anderson olduğum için dışıma çıkarmaya çalışan ilkokul öğretmenim vakti zamanında  annemi uyarmıştı bu konuda bu kız çok zeki ama dikkat edin çok hassas içine daha da kapanmasın diye ama tınn bizimkiler o ayrı... Ben tabi o zamanlar bunları bütünleştirecek kabiliyette değildim elbet ama ilkokul örtmenimin ne dediğini yada neden anneme ve bana ısrarla mezun olduğum okula gitmemem gerektiğini söylediğini anladığımda üniversitede idim sanırım. Suçlama değil aileme karşı yaptığım ama inceden de bir sitem var içimde, fikonun da dediği gibi kızıyorum aileme kişisel gelişimimizin tamamlanması bu kadar sürmemeliydi bu noktada bende onlara kızıyorum keşke bıraksalardı da biraz daha sürünseydim ama 28 i bulmasaydı şu noktaya gelmem...
        Parçalandım ve her bi parçamı ayrı yere bıraktım candan dinliyorum ve bu şarkıyı yaşıyorum ilk çıktığında kavrayamayışımın sebebi benim bu olgunluğa henüz ulaşamamamdan kaynaklı imiş bunu şarkıyı irdelerken farkettim seviyorum candanı ve bi çok şarkısını bu aralar mühim değil ve parçalandım ama bir de gölgesizleri izledikten sonra ben kimim daha da bir mana buldu bende

Kasım 17, 2010

yol şarkılarım_17

     ah'ı dinliyorum, bugün bayram erken kalktık elbet barış abi bana kalsa yatardım 10'a kadar yatar gözlerimi daha da şişirirdim ama kaan faktörü var hayatımda faktöriyel diyebilirim yanyana gelip beni bazen çileden çıkaran uzun upuzun çarpımlara garkeden küp filmindeki gibi çaresiz bir kovalamacanın içine sürükleyen ama güldü mü öptü mü dünyayı unuttuğum oğlum bir saat kadar evvel uyudu bense biraz la minör do minör mi majör çalışmasıyla üç şarkı çalıştım ama alpejle başım belada off  neyse biraz müzik sohbeti üstüne biraz da mp3 çalarımdan bişeyler dinledim aslında yazdım da ama beğenmedim yazmam bunları kötü dediydim ama olsun çalışmadan önce iyi gelir yazmak...
    özlem dinliyorum şimdi iyi gelir bu hatun bana delidolu herkes gibi zararsız dengesizler sizi bizi gidi :)) üst paragrafı taa bayramın birinci günü yazmıştım ve eksik olduydu ama boşver dedim herşeyi değiştirebiliyom zamanı geri alabiliyom hehe ne çok isterdim gerçek hayattta da olsa keşkeleri silerdim önce hayatımdan tabi elimden hepsi gelmezdi olsun olduğu kadarını düzeltirdim en azından... yazmamışları dinliyorum bu şarkı arabeskvari de olsa sevdim hep ama o zararlının geri vokali beni soğutuyor bu şarkıdan oldum olası yaw adam mı yoktu gerivokal yaptıracak başka deli bu hatun. 
    bayram bende garip bir hal aldı takılıyom kendi çapımda kimse de bişey demiyo deli bu kendi haline bırakalım dermiş gibi bir hal bizimkilerde iki gündür çalışmıyorum bundan sonra kahveye ve gözlere yüklenirim artık tamamlamam gerekenle beraber üç tane statik,  kesitleri çizilecek iki ve baştan çizilecek bir mimari projem var insna olmam yetmeyecek sanırım pazartesiye kadar pazartesi hariç kendimi kasmamam gerek işleri böldüm günlere ama iki gün yattım ağrılarıma iyi geldi şimdi omurga destekçi mi  (reklam yapmiim biliyonuz siz onu) takiim da sırtıma daha rahat yazarım elbet.
    yine yeniden geldim bana ne iyi geldi bu blog işi kağıtlara yazmak kadar güzel değil zira ben çocukluğumdan bu yana 5.5 da başlamışım kalem tutmaya hiç bırakmadım o bir sığınak benim için yazmak kusmak gibi hem bitince boğazımı acıtmıyor aksine yutkunmamı sağlıyor acı oturmuyor aksine kalkıp bi tur atıyor açılıyor...
    öyle dağınık kopuk oldu ki toparlamaya ne halim ne de arzum yok amaaan bunların hiçbiri değildi yazmayı tasarladığım  şeyler olsun varsın eğlendim kendi kendime iyi geliyorum artık bu bana yetiyor şimdilik en azından ruh halim iyi bu ara gelgitlerim hep oluyor ve olacak biliyorum artık ama iyiyim şükür kaan diyor ya yok benim ayarım yok aynen öyletim seviyorum ama heyecanı ben hep sevdim.
    Elimdeki saz yeter canıma... bu şarkı üşütüyor beni ürperdim her hücremi titretiyor
Cebim delik başım açık
İçim ferah sazım yanık
En güzeli seninolsun
En yücesi senin olsun
Aşk olsun gözün doysun
Haykırmak için kudretin senin olsun
Kudurmak için şöhretin de olsun
Saldırmak için servetinde olsun 
  ama son kısmı yazmam ben yazamam olmaz ama içimdeki aşk elimdeki saz yeter canıma neden bu kadar yıl boşa beklemişim çalmak için bilmiyom ne korkuymuş benimki yahu

Kasım 14, 2010

yol şarkılarım_16

Yürüyorum hasretin acının üstüne
sığmıyorum dünyaya,
dar geliyor
geceler mi uzadı bu karanlık ne
gönlümün bayramları şenliği söndü

    İçli bir oof çekiyorum nerde ne zaman duysam bu şarkıyı camel içesim gelir yıllardır adet edindiğim üzre e güzel sigaramdın benim sen senden kalmaydı çünkü ve bu şarkı seninle olan bağımdı benim ilk aşk ilk gençlik gözü kara irem ama uzak hep belki hala bile ve bile bile…
    Yitik hür denizimin orta itibariyle isim babasıdır kendileri koca bir boşluk hissizlik var şuan düşününce ne garip sevmeyi bıraktığım herkes için bu böyle dal gibi titrer paramparça olurdum ismini bir yerde duysam şimdi sadece o küçük yuvarlak sevimli gçzlerin geliyor gözümün önüne fotoğrafik zekamın karşısına dikiliyor his yok ama eskimiş sanki…
    Kanyona bakıyorum sanki kalbimin eskiden sana ait olan kısmına bakınca. Dedim ya sevmeyi bırakalı insanları yani eskiden çok sevdiğim insanları sevmeyi bırakalı ben kuş gibi hafifim -yanlış anlaşılmasın eski defterler kastettiğim ben hepinizi ayrı ayrı seviyorum hepinize yeter- Yaşanamamışsa ve hatta yaşamayı hayalimde bile tasarlamadıysam daha da belirsiz bir durum hafızamdan sildirmişim gibi bir his var içimde garip diyip geçiyorum bu mevzuyu uzatırsam yine cümlelerimin içinde kaybolacağım zira…
     ‘’Gülümse’’ diyorum ya kendime –ayna karşısındaki kendimi motive edişim değil bu kastettiğim şimdilik- buruk kırık sezenden yine ama kırgın değil acılı ama tekrar etmeyen acısını yada kendine acımayan irem var artık karşımda yanımda içimde… beni terk etmeyen insanlarım vardı ben onları hep terk ettim yarıda bıraktım ama kendimi haklı çıkarmayı da başarıyorum belki sadece ben kanıyorum ama inanıyorum, inanmasam nasıl yaşarım ki işte o insancıklarım beni o sanıp benim de o sandıklarım işte varken anlamayıp yokluğumda varlığımı fark eden enteresan olmayan -belki ikisi hariç- insancıklarım genelin dışınca bir yapım var sanırım ben kesip atma meraklısıyım sorun varsa hemen çöz yada kes at bitsin gitsin bundan anlamayışınız beni olsun varsın ne yapayım ben daha size…
     Biri dışarıda biri değil çünkü yabancı o sesi eli gözleri bana bakışı silik hafızamdan yada bakışa sağır kalmış gözlerim anımsamıyor çabalasa da ama bu körlüğümün sonucunda yıllarca süren bir boşluk var anılarımda pişmanlık demek istemiyorum keşke ve pişmanlık kelimeleri sinirlerimin yay gibi olmasına sebep oluyor doğrusu geçelim bu mevzuyu lakin yıllardır da aklımda hep yaşanmamış kırıntılar sadece bir düş biliyorum ama zaman düşüyor ellerimden yere o vakit boşlukta asılı kalıyorum sanki
     Ben istiyorum ki Yeşilçam filmlerime zeki müren şarkılarıma eşlik etsin aşk resmi geçidim ama bununla yakından uzaktan alakası olmayan kara listemde bir tanesi sadece o kadar sevdirdi kendini o da benden sonra yani ben bıraktıktan sonra anladı ne diyeyim hep böyle oldu aslında biri kardelen dedi benim kendime ilk yakıştırdığım isimdi o yıllar sonra dedi sonra duman sanki ah’ı sana yazmış her dinlediğimde seni dinliyor gibiyim dedi ama iş işten geçeli çook olmuştu o vakitler bende biten bitiyor işte tökezliyorum sürünüyorum kimi zaman ama he ayağa kalkıyorum şükür ki ama bir haftadır içim bomboş sanki… istemiyorum desem de elbet istiyorum ama eski iremden çok uzağım artık olmazlarım var 

Kasım 12, 2010

altay

yaram yanlış yerdeyi okuyorum daha üç gün oldu bi bu kadar güne biter kısa evet sayfa olarak bana altayı neden bu kadar sevdiğimi anımsattı gerçi köşe yazılarına göre çok sakin daha huzurlu ama sevdim...
yıllarca öküzde ondan sonra hayvanda en son uykusuzda ara ara yüksekses ekinde en son da karakalemin bi kaç sayısına ancak ulaştım :( dergi hevesim kaçtı epey öküz kapandıktan sonra ve şimdi rolldan sonra yani devam etseler de başka isimlerle ben soğudum. neyse ben altayın kitaplarına devam ediim coşarım yine

Kasım 10, 2010

yol şarkılarım_15

yanıbaşımdan;
     sadece sözleri bile yeter yok yetmez kaan söylesin ben sabaha kadar ağlayayım istiyorum.
pişmanlık durumu değil yada öyle size ne anlasanız ne olur ki beni hırçınım bu akşam hırçın öfkeli ve saldırganım, en basit şeyden dağlar kadar kavga çıkaracak kadar da küstahım şimdi ve burda...
ne saklamışım vah bana:) varlığını unutmuşum bi süre sonra kaybolmuşsun ama neden şimdi beklenti içerisine giriyorum anlamıyorum kendimi, on-ca yıl evet şaka gibi o kadar olmasa da az eksiği var onca şeyden sonra ne ki aradığım hala... yazmak bile az geliyor beni kesmiyor hiçbirşey artık yine mi kessem yok yok daha neler anneyim ben artık -ne daraltıcı bi sıfat- ama acilen hissetmem gerek öfkeden daha net bişeyleri yoksa parmak uçlarım kadar uyuşacak  ruhum. Artık sevmekten vazgeçtiğim insanlara karşı tutumum gibi olacak sanki kalbime karşı yaklaşımımım yani öyle hissiz kayıp...
      athena kayıp dinlenir bunun üstüne şimdi

yok

yazmayacam küstüm mü ne bi gıcıklık var üstümde gıcık duyuyon mu:)  dönsene geri

Kasım 07, 2010

yol şarkılarım_14



     Bu filmi izledim dinledim dedim ki damien film kadar belki daha da güzel yazmış söylemiş bu şarkıyı blowers daugher elbet… can’t take my eyes of you can’t take my mind of you dese bana dünyanın öbür ucuna giderim gibime geliyor biri:) kadro müthiş konu geniş ama sadakatsizlik yoğunluğu yoruyor elbet ama jude ne güzel adamdır öyle izle sadece büst gibi tabi jude law değil elbette natalie portman var benim için ikinci sırada onu da pek severiz leondan kalma elbet ama jude başka erkeksi değil evet fazla feninen dursa da soğuk dağ geliyo aklıma :)) onu tek geçiyom şimdilik

Kasım 06, 2010

şeboist



şimdi

    uzun zamandır öyle güzel kahkaha atmamıştım yahu keyfim yerine geldi palavraya inancağımı sanacak kadar ahmak moduna geçmiş olman çaresizleştiğini gösterir bir durum ya beni keyfe getiren o cümlelerden çıkan bu tema idi sanırsam sana dair kelimeler türetmeyi sövme dışında bıakalı çoook oldu doğrusu öfkelenecek kadar değil hiç umursamıyorum yani pcye konan sinek kadar bile öldürsem mi yok kalsın durumları yani

yol şarkılarım_13

Bugün sözlükler kusuyorum
cümleler kuramazken dün

Bugün denize döktüm kendimi
ucuza gitmeyeyim diye Bugün

sıyrıldım rollerimden mutluyum.
çünkü artık yokum Bugün

boğulurdum her sağanakta
yüzmeyi öğrenmişim sanki Bugün
 ....
hayat koyu bir balgam
sert bir pornoydu dün

bir tuzağa kaptırmıştım kendimi
ama eminim tanrı var Bugün
Bugün

Bugün evimi yaktım
kitapları attım
yıkandım, temizim artık Bugün

dün çok giyildim, çok pot yaptım
ütülüyüm jilet gibi Bugün

"siz de mi dostlarım" dedim
"öyleyse düş sezar!" Bugün

bir tuzağa kaptırmıştım kendimi
ama eminim tanrı var Bugün

boğulurdum her sağanakta
yüzmeyi öğrenmişim sanki Bugün
Bugün

bir tuzağa kaptırmıştım kendimi
ama eminim tanrı var Bugün
Bugün

    bu şarkıyı kelimelerle anlatmak güç benim için öyle temiz bir sayfa açtırıyor ki bana teo sanki damlara bakan penceremden liman görünüyor dinlerken, her dinleyişimde sarsıyor bir daha bir daha...
    kendimi şarkılarda temize çekmek; ruhuma ferahlık istiyorum, denize paralel kollarımı açıp suyu hissetmek gözlerimi kısmadan o güzel maviye bakmak geçiyor aklımdan şimdi sonsuza dek kalabirim burda... kendimi arınmış hissetmek istiyorum kendimi affetmem gerek biliyorum ama yapamıyorum sanırım bilmem ne özlü sabunla da yıkansam yapamıyorum belki de kanın bedenimden süzülüşünü görmek miydi beni tek dindiren bilemiyorum sadece....

yol şarkılarım_12

          yürüyorum yine acelem var hep kaçırdıklarımı seri hareketlerle yakalayacağıma inanıyorum sanırım bundan acelem ama yararsız bu maalesef neyse yalan başlıyor kurban'dan bende deniz gibi artıkım ilahi aşka inanıyorum gerisi geçici bir heves zira belli belirsiz bir soğukluk değil sanki bendeki her bitişin ardından böyle olur demeyin yeni biten birşey yok çünkü ikinci neyse geliyor neyse yokuş aşağı iniyorum eski sabah marketin yokuşundan -ilkokuldayken eve dönüşte ne büyük gelirdi bana o yokuş, ne zordu kış günü çamura bata çıka inmek en büyük kabusumdu ne masum kabuslarım varmış o vakitler henüz- Yalanla yaptığım açılışa tabi isim listesinden devam ettiğim için dinlemeye, duman geliyor o beni benden alan adam elbet şarkı oturuyor içime kaan diyor ya yamacımda bir kurt ölmüş aşktan benim bittiğim an işte o an ; sanki bakma bana öyle derin diyor sanki benim içimdeki aşk elimdeki saz yeter canıma diyor ve yine sanki yalnızlık paylaşılmaz diyor böyle sürüp gidiyor ya bu adama aşkım oğlumun adına kadar geliyor kalıyor orda. sonra ardından ki bunu ben seçiyorum bu sefer mp3 çalarım değil, yaz günleri nasıl bi güzel söylüyor yaşar kurt, ah ulan diyorum bu şarkıyı yaşar söyleyene kadar ben nerdeymişim hayıflanıyorum her dinleyişimde ...
        bir fırtınayla başlayıp dinginlikle bitiyor yaklaşık on dakikam ruh halimde bu kadar hızlı diniyor koca bir boşluk kalıyor benden geriye... sıcak su iyi gelir diyorum iyi geliyor mu gelmese şuan yatıyor olurdum burda değil sanırım ve sanıyorum o an başka dilde söylesem derdimi sanki bi o kadar keskin olur söyleyişim istediğim gibi yani yaz günlerinde rüyadaki esrar dolu ha'ller diyoya yaşar öyle çarpsın istiyorum ruhumda derin en derin hicrandır o günler ... demem o ki öyle sarsmak istiyorum sizi ve istiyorum ki bu şarkıdaki yada bunun gibi beni yaralayan şarkılardaki o şifre kelimeleri bulup çıkarayım da artık savunma mekanizmama gerek kalmasın öylemesine istediğim gibi yalın kalayım... bilmiyorum mümkün mü ama öyle şeyler söylebilmek isterdim ki her kelimesi seni çeksin saklasın bir yerlerde derin ... ama öyle aşk için yazmak sade boş geliyor tabi güzel ama sadece bir erkeğe veyahut hatuna ise aşk kalıyor işte havada asılı ...
      birde cila çekiyorum ruhuma iyice batsın diye yarayı seçiyorumo aradaki keman soloda yitip gitmek geliyor her dinleyişimde içimden gözlerimi kapatıp eşlik ediyorum...
      kapanış ise yağmurlar elbet şebomsuz  olmaz hiç bi vakit yağmurlar yağsın yüzüme de alsın gitsin kederimi şarkılarımın üstüne kapanışı sonundaki kalp atışıyla beni çarpan bu şarkıyla yapmalıymışım şimdi buldum dinlerken:))

öyle şeyler söyleyebilmek isterdim ki anlatabilmek
her kelimesi seni çeksin saklasın bir yerlerde; derin

öyle şeyler gösterebilmek isterdim ki resmedebilmek
rüzgar olmak isterdim ki eseyim etrafında; serin

bu bir rüya bu bir dua
ne dersen de, öyle olsun

rüzgara karşı uçmaya çalıştım
gözlerim kapalı seni aradım, seni aradım
körebe oynar gibi
el yordamıyla, sezgiyle

çocukken sahip olduğum kırmızı rugan ayakkabılar
onlar da senin gibi çok tatlıydılar ama;
canımı yakardılar
acıtırdılar
....
öyle bir ilaç bulabilmek isterdim ki kurtulabilmek
aşka dair bıraktığın korkulardan ama yaram çok derin

bıçakla keser gibi kesip atabilmek bütün her şeyi
kesebiliyorsan ruhumu, dene; duygularımı, yüreğimi; beni

bu bir rüya bu bir dua
ne dersen de, öyle olsun

rüzgara karşı uçmaya çalıştım
gözlerim kapalı seni aradım, seni aradım
körebe oynar gibi
el yordamıyla, sezgiyle

Kasım 04, 2010

öfke

      bu sefer zararla oturmadım sanki çıldırmış gibi yazmışım öfkemi kelimelerim öyle keskin ki ürktüm kendimden ama yazdıktan sonra yani bir haftadır çok iyi hissediyorum kendimi... onu da kendimi de affettim sanki barıştık garip bir psikoloji benim ki ben tetikleyen şeyler hep böyle olumsuzluklar önce hemen pes ederim boşver irem derim, sonra biraz dururum öyle düşünmeden sonra aniden içimde bir ateş beliriverir ve ben karar veririm yapacam hiçbir şey imkansız değil ve ben istiyorum derim sonrası gelir...
      yalnız işin içine ikili ilişkiler girince yani ailevi bir durum söz konusuysa ben tekrar onaltı yaşıma dönüp tekrar depresif ve agresif az gelişmiş iremin 2 model üst versiyonu oluyorum tüm doğru bildiklerim asfalta akıyor mazgallardan kanalizasyona ordan denize gidene kadar kırk bin türlü mikroba bulanıyor virüs beynimin içine salınıyor ve kontrol dışı bir körlükle beynimi ele geçiriyor... bu korkutucu ha'lim bu eve bu insanlara dönmeden önce bitti sanıyordum yani onlarla olan kısmı çözdüğümü düşünüyordum çözememişim sadece araya 600 km kadar giren mesafenin verdiği rahatlıkmış o özlem sandığım şey... neden ve neyi affedemediğimi tam kavrayamamış bir haldeyim aslında yaşadıklarımdan kaynaklı bir suçlama mı o kapıldığım akıntıya beni bırakmaları mı kızdığım yoksa sadece ilk gençlik yıllarımda düştüğüm buhranları görüp te beni onlarla başbaşa bıraktıkları için mi yada sadece tüm hatayı kendime yüklememek için mi böyle yapıyor-d-um bilmiyorum doğrusu. tek bildiğim geçtiği herşeyin ve ben kaldım geriye ben oldum yada olmaktayım durmuş öylece ekrana bakıyorum dostlarım arkadaşlarım oğlum var gülüyorum eğleniyorum hemde sadece kendimle bile mutlu olabiliyorum bu hafta ilk defa ciddi şekilde gitar çalıştım ve beni herşeyden çok mutlu etti gülümsüyorum şimdi :)
iii geceler

yol şarkılarım_11

dışarıda seni gördüm, beni sordun
bakarken acıtıyordun
sokaklar tekin değil
buz gibi kapıları sabırla kapatırken
ağlıyorum yavaş yavaş karanlığa boğulurken
benim diye bu evdeyim ve karnım tok
ve aynada, bu aynda yine kimse yok
yine kimse yok
silah sesleri geliyorlar içimden hiç yokken
şüphe ediyorum ellerimden
ellerimden...

      bu hafif müzikte en sevdiğim şarkılardan ilki aslında çok sevmediğim bir iki şarkı var bu albümde... dönem dönem ihtiyaç duyarım ben şarkılara yani şöyle ki bir gün canım birini ister ona uyar ruh hal'im bi gün diğerine bu gece yanıyor zaman çalıyor içimde -ben dokuz kat bina hesabı yapıyorum bi yandan-  müziğin sesi yükselince ancak böyle susuyor yazayım dedim bende aklım temel çözümünde ve bu gece ki uykumun gidişine yanıyorum neyse ocaktan sonra bi sire yatış modunda dinlenirim bunun hayalini kuruyorum şimdilik:) ey güzel uyku ikinci kahveyle beraber uç git gözlerimden yada beni bana bırak ne olur hiçbir şey istemem bu gece senden:)
      asıl şarkıyı yazmamışım  yahu dalgınım yine ben maalesef kırk tilkiyle gezince kafada böyle oluyor elbet

silah sesinden anla
yok bir şey sonra
gel, gel, gel
dur dur dur
ve vur vur vur gerçeği üzerimize
kesikliklerimden damlar sessizlikler, çığlıklar
gel, gel, gel
dur dur dur
ve vur vur vur gerçeği üzerimize
yanıyor zaman
yansıdı yüzüm bir an kıpkırmızı sularda
bu ben miyim?
ağlıyor şehirler yanıyorken nehirler
kıpkırmızı sularda yüzen ben miyim?

Kasım 01, 2010

saatler

     elbette ki mevzu bahis virginia woolf un mrs. dalloway'inden uyarlama olan o büyüleyici film değil zira kitabı henüz bitirmemiş olan ben-in bu konu hakkında konuşması yetersiz olur ama filmi çook beğendiğimi söylemek istiyorum yalnızca ve saatler mevzuna geçeyim kısaca geri alınma dönemine bayılıyorum kaç haftadır da büyük bir heyecanla -uyku düşkünü ben bir saat daha uyuyacam çünkü- bu günün gelmesini bekliyordum ve geldi hoş geldi safa geldi şükür ki geldi şöyle 2 ayda bir geri alınsa saatler ne güzel olurdu yahu:)) abarttım tamam ama olsun hayal etmek serbest buna karışamaz ya o çok bilmişler hadi bana iyi çalışmalar size iyi uykular tatlı rüyalar ...

yol şarkılarım_10

      ne çok severdim ne çook severim hala buruk dinlerim en coşkun şarkısını bile ama bugün hangisini dinleyeceğimi yada hangisini yazacağıma karar veremeden başladım yazmaya sanırım en sevdiğim üçünden biri olur bu yazının teması tabiii ki come as you are... yıllar yıllar evvel bu adama tutulduğumda kaç yaşındaydım hımm hafızayı bi tara irem yok bilemedim ilk dyduğum an'ı ben hep efsanelere tutkun ben hep genç ölülere aşık ben ve o rock sevdasının başımı döndürdüğü yıllarddı işte duydum ve tutuldum öyküsüne hüznüne sesine... unutur muyum ankara kızılay karanfil dost kitabevi yıl ikibin üniversite 1. sınıfın ilk paralı döneminde gidip tam onbir tl vermiştim o kasete şaka gibi şuan bir cd fiatı on yıl sonrasında bu albümle beraber iki rage albümü de almıştım tanesi dört liradan biri battle of  los angeles ama rage başka yazı konusu olur uzun mevzu:)
     ne kıymetliydi kasetlerim benim tek tek severdim onları içlerini açar her harfini ezberlerdim ne keyifli ne hüzünlü ne depresif haller yaşardım onlarla ve her zaman arıza veren kasetçalarlarımla bu en nefret ettiğim kısmıydı müzik sevdamda:(
    nevermind albümünün tamamını severim ilk göz ağrımdır benim, belki sadece something in the way i biraz az severim bir röpörtajında kurt'ün bu şarkıyı çok sevmediğini okumuştum sanırım bu da ondandır ben çocukça bağlanabilirken öylemesine kanmışım işte:)

purge

otokette bir komut purge hayatımızda da olsa ne iyi olurdu yahu şöyle fazlalıklar kullanılamayan gereksiz verileri silsek belki insanları işe yaramayanları yani evt bu komutu kullanmak istiyorum:)