Şubat 10, 2011

ağrı

      Çocukluğumdan bu yana aklımda kalan en keskin koku, o iğrenç diştan kokusudur sanırım. Yok diş ağrısı çekmiyorum şükür ki, yaklaşık yedi yıl evvel çiğneme elemanlarımla ilgili sorunların topunu iki hafta içinde  çözmüştük ben dişçim ve dolgularım yani kalabalık bir ekip. İlk müdahale benim şeker tutkumdan ötürü kökü içerde gerisi kayıp kafa dişimdi epey terletmişti dişçimi inatçı dişim yarım saat sürer mi bir diş çekimi sürdü ben gördüm:) Konumun dişle uzaktan yakından alakası yok her zamanki gibi, ağrı diyince artık aklıma ilk gelen şey  yıllardır vücüdumun bir parçasıymış gibi taşıdığım boyun ağrım ve türevleri... Yaklaşık altı yılı bulan benim çalışma hayatına başlangıcımın ikinci yılına denk gelen ağrılarım, yıllarca babamın dik dur kızım uyarılarına kulak asmayan ben çok bilmiş irem (!) yıllar sonunda böyle olacağını bilseydim elbette kulak asardım uyarılara gerçi sadece bundan değil sol omzumu kilitleyen ana etken klimadır en sevmediğim cihazdır bundan ötürü kendileri. İklimlendirin elbet ama lütfen zarar vermeden arkadaşım neyse dağılmayayım yine ve birde en önemli etkenlerden bir diğeri benim sevdiğim herşey yanımda olsun tutkum ve bunun sonucunda yanımda taşıdığım en sevdiğim dosyam o dönemki ajandam okuduğum kitabım ve en sevdiğim kasetlerim... Yavaş yavaş kaplumbağaya dönüşmüş bir irem sırtında hayatını taşıyan bir irem...Yük gibi görmedim elbet hiçbir zaman sevdiğim hiçbirşeyi ve hiç kimseyi hayatımda ama artık değişti bende bazı dengeler. Tamam taşıyabiliyorum da gelmeyin kardeşim kendi başınızın çaresine bakın, ne gerek var diyorum şimdi yani ne gereği vardı neden herşeyi benim yapmam gerekiyormuş yada bensiz olunamayacağını düşünmüşüm ki bu ne saflık ve hatta budalalık hem de prens mışkininki gibi sempatik yada daha doğrusu insanı cezbeden bir halim de yoktu. Dostluk arkadaşlık sevgililik yada evlat olmak böyle birşey midir taşımıyorum kardeşim kendime batırdığım çuvaldızları ödünç veriyorum ve hatta sizde kalsın yeter.