Ocak 14, 2012

bana baktığında ne gördüğünü bilmiyorum fonda en sevdiğim melodilerden biri çalıyordu -isimlerinden biriydi şarkı, benim sana verdiğim isimlerden ikincisi- ses kulağına gelmiyordu duyamıyordun, benim en kuytularımda dans ediyordu müzik, karşımda duruyordun uzansan usulca kalbimi alabilirdin eline. uzunca bir müddet aynı şarkıyı dinledim tekrar tekrar her dinleyişimde de aynı duyguyu yakaladım sona doğru bıraktım sonra tekrar yakaladım şarkı binlerce kez başladı bitişini duymadım bile hiç kesilmedi. uzandın usulca sana ait olmayan bir yavaşlıkta sana ait olan bir kibarlıkta usulca evet uzandın ve aldın.
bana ait bir hızlılıkla doğruldum iki büklüm olmuş sarılmıştım dizlerime sıkı sıkıya, doğruldum. hayret dedim sayıklıyordum uyanamamıştım sanki doğruldum ve baktım karşıma ordaydın kalbimin paralelinde bir kalp duruyordu deri kan kemik hiçbirşey görmüyordu gözüm iki tane kalp duruyordu birini alsam öbürünün yerine koysam denk olurdu.

Ocak 11, 2012

dün yoğun koşturmalı epey bi telaşeli bir gündü. az kalsın oğlak burcu olacaktı yeğenim aman aman. neyse gergin biraz afallamış bir öğleden sonraydı yaşadığımız, ben yani teyze anne ve baba olaya yani gelecek olan bebeğe adapte olduk sanırım dün. aynı zaman da benim de doktorum olan zatı muhterem bay mükemmel ukalalığıyla ''daha değil'' dedi bizde bir oh çektik. üstüne oldu olacak zaten işler kaldı dünyanın sonu değil bir de güzel bir yemek yiyelim dedik. gerçi pek bişiy anlamadım yemekten, bayılırım mezgit kızartmaya aslında neyse balıklar ve ben öyle takıldık. ne kadar gerildiysem artık eve yorgunluktan bitmiş bi şekilde gittim bi kahve yaptım, iyice zirveye yaklaşan grip mikrobuma karşı ilaç aldım, kaanla oynadım sonra dizinin teki başladı türk olanından acı içinde insanları süründürdüklerinden dangalak senarist yapımcı ve yönetmenlerin, tekrardı annem izliyormuş gibi yaparken yarı merakla baktım ekrana, olayları biliyorum ne kadar izlemiyorum iğrenç desem de izliyorsun bi şekilde tv odasındaysan kavramak kolay beynin işine geliyor. neden sonuç ilişkisi çorap söküğü gibi geldiği için kavramak çok kolay kolaydı neyse bi sahne beni çok sarstı. ben zaten her an sarsılmaya hazırım da bu başkaydı odada yatan genç değildi gördüğüm kanlar içinde olan yorganın altında yatan ölümdü buz gibi soğuk çok soğuk içim üşüdü. zaten karamsarlaştığım bi andı çok isabetli oldu doğrusu. çalışmaya başladım saat üçü vurdu sanırım tabi fotoğraflarım müziğim ve ben yeni alemlere de daldım çalışmadan sıkıldığım anlarda. yattım uyuyamadım huzursuzluğum mutsuzluğa çarptı mutsuzluğum sessizliğe vurdu öyle debelendim durdum yorgun bedenimle gecenin içinde uyudum. yani gözlerimi kapattım ve karanlık oldu öyle.

DİLEK AKTAŞOĞLU TÜRKAN £££ Mazi Kalbimde Bir Yaradır

hala dal gibi titriyorum dinlediğimde

Ocak 04, 2012

gece

parmak uçlarına basa basa çekilip gidiyordu gece. sanki yorgunluk çıkarmıştı, kanaatkardı  bu kadarı yeterdi ona
sabahki adamı yazacam bişeyler yazmazsam delirecekmişim gibime geliyor. ben mi daha deli görünüyorum kulağımdaki müziğe eşlik ederek yürüyen ben mi ? ya da elindeki telefonu görmeden yanından geçsem kendi kendine konuşan o hatun mu? önümdeki pembe bluz pembe şemsiye ve yazlık ayakkabısının üstünden kısa paçalı pantolonunun arasından pembe çorapları  gözüken adam mı daha aklı uçup gitmiş dururuz merak ederek yürüdüm öyle yokuş aşağı biraz koşmuş ta olabilirim. derin bi isteksizlik hevessizlik hali var üstümde bu bi haftadan biraz eski bir his hal ya da ne derseniz