Ocak 31, 2011

beyaz pazartesi

Bu senemin ilk kar yağışını gece bir sigara molasında yakaladım bir beş dakika kadar sürdü gökyüzü kıpkırmızı olmuştu dedim gerisi gelecek, soğuk sabahlarda hep yaptığım gibi geç uyandım kaan uyurken evden çıktım -o da benim gibi yağışlı havalarda normalinden fazla uyur- yokuş aşağı inerken çamura bulanmayayım diye yavaş yürüdüm bu sefer:) neyse inerken sol tarafımdaki dağlar bembeyaz olmuştu çoktan, heidi gibi mutlu mutlu yürüdüm işte mezarlıklar bile etkilemedi bu sabah o kadar yani ben bir kar bebişi olarak severim kış mevsimini hep sevdim ama en çok değil en çok hiçbirşeyi sevmiyorum :))) Dolmuşa bindim kulağımda bildik tınılar elimde kitabım merkeze yaklaştıkça kitabı bıraktım artık görme vaktidir irem dedim... Gör evet ; eteği karla kaplı bembeyaz sırtından aşağısı yeşilinin üstü örtülmüş içerisindeki zihinlerin kapalı gözlerin kör olduğu koca dinazor merak ediyorum ne zaman sirkelenip ayağa kalkacağını

Ocak 30, 2011

Yaşar Kurt - Martı


martı jonathan ne güzel bir öyküdür...
ne güzel yazmış söylemiştir yaşar
ve de
iki martı şarkısı da birbirinden güzeldir yaşarın ve ikincisi tokattır bizim gibi kanadı olmayanlara

Duman - Elimde ki Saz Yeter Canıma


bugün ve çoğunlukla her gün dinlemek iyi gelir bana:) c ve b vitamini ve bir de kaanlarım:)

sarman

     Güzel akşamdı doğrusu epey zamandır bu kadar güzel geçmemişti toplantımız. Kitabı beğendim elbet aslına bakarsanız konu itibariyle benden tam notu en başından almıştı. İnsanların kendine bile itiraf edemediği şeyleri yazmıştı yazar çok gerçekti tek kelimeyle evet ağır bir dili yoktu ama yazarın kahramanını acımasızca anlatışı beni en çok etkileyen kısımdı ki bu kitabın tamamına yayılan bir haldi doğrusu. Toplantımızı işgal etmeyi amaçlayan iki garip arkadaşımız da olmadı değil ortama paldır küldür-davetsiz dalan iki varlık ne yapmaya çalıştıklarını kendileri de bilmiyordu bana kalsa aslında o bi beş dakikalık durgunluğun ardından ekip ruhuyla - bunu yakalamış olmak da çok keyifliydi- sirkelenip toparlandık ve çok tatlı bir sohbetin ortasına düştük. Kitabı alın okuyun diyeceğim şu sadece kitapla ilgili bedenen veya zihnen genelin dışında aksaklığa sahip bir bebeği dünya üstünde barındırmak üstüne bir kitap yazar 64 yılında yazmış keşke daha önce karşılaşsaydım dedim kitapla yazarla ama olsun cesur insanlara her zaman hayrandım ve biri daha eklendi buna Kenzaburo Oe o şahıs kitabının ismi kişisel bir sorun... Bu konu benim yakın zamanda zihinimi epey yorduğum bir durumdu denk düştü sanırım

Ocak 28, 2011

sensiz dünya malı neyleyim

şimdilerde dostum dediğim eski arkadaşım geçen haftalardan birinde bana bir cümle söyledi ve o gece dağıldım çözüldüm işte. Hemcinsim olduğu için rahattım evet ve tek cümle bile yeterdi anlaşmamıza oturduk denize nazır soğukta iki polar omuzlarımızda -ben zaman zaman üşüyen her yerimde kullandım elbet- demlendik o anlattı ağladı ben anlattım sustum tebessüm ettim acı acı... Sarıldım o ağladı ben hayran kaldım cümlelerine aşkına, dedim bu dur! ne güzel insansın sen belki ondan çok ben konuşmuş bile olabilirim bi sürü cümle çıktı dilimden boşuna üzülüyorsun dedim zira doğru da çıktı:) Gecenin lafı ondan geldi elbet; benim seni sevmek için sana ihtiyacım yok sensiz de sevebilirim seni bu cümle oturduğum yere çakılı bıraktı beni... Bende ona şunu dedim dünyanın en aptal adamıdır sanırım seni bırakırsa böyle seven bulmak imkansızken hele hele artık

Cem Adrian - Ben Varım

buldum'a devam: )

Bir zıpır gine oldum ben, ilaçlar iyi geldi sanırım boynuma ki ben inanmam ilaç tedavisine pek neyse ağrılarım hafifleyince daha iyiyim bu da bir nevi bahane olsun anlaşılmasın:) yazıyı eksik bırakmıştım geçen gün en sevmediğim şey de olsa yarıda bıraktım evet çünkü biri geldi ve bana ihtiyacı olduğunu söyledi ve alelacele kaldırdı beni çocukluğumu izliyordum gözlerimden pcye yansıtarak. Dün akşam ve gece boyu onunla tartışmamın sebebi ne mi ; güçsüzlüğe tahammül edemiyorum  ben o hal'i, eski hallerim geliyor aklıma... Dersanede bir çocuk vardı bak ismini bile hatırlamıyorum konuşurken kekeliyor ve kızarıyordu ne kızardım ona ezik duruyor diye epey bi sakinleştirir kendisini ifade etmesini sağlardım o bilmezdi ama bunu sürekli yapamam ki yapmadım da sonra eski haline döndü bir tod andersen da oydu umarım hala öyle değildir ben attım o hali epey üstümden neyse dün gece diyordum iki kişiyle birden tartışabilecek kadar da büyümüş kapasitem yazık bana:) toparlanmak için bana ihtiyaç duymanız beni sinir ediyor. Bu pes ediş kimseye yakışmaz hele benim sevdiğim insanların yapmaması gerek ağzıma geleni söylüyorum kırıyorum ama kendi başlarına toparlanacaklar benden nefret ederek... Neyse bunu geçeyim şimdi geçen hafta tasarlamıştım aslında yazıyı buldum'u yani nerden çıktı derseniz; demeseniz yazmayacam sanki rus klasiği okudum ya çook, ordan kalma sevgili okurlarım:) ama okumaktan en keyif aldığım dönem o zamanlardı. Dağıttım yine evden çıktım bi yüz adım oldu olmadı annemin büyüdüğü evi gördüm sağa dönmeden yokuş başlamadan, yolun sol tarafında şimdilerde yeşil alana ayrılmış -o zamanlar ne büyük gelirdi- olsa da çocukluğumun en ateşli zamanlarına ev sahipliği yapmış harman artık kel gibi kalmış durumda ne üst tarafında kiraz ağacı ne alt tarafında aylarca yesek bitiremediğimiz patlıcan inciri -bi ara çıkıp inemediğim ağaç inişlerden hep tırsmıştırım zira- ve en sevdiğim meyvelerden biri sağındaki kara dut yok etrafını çevrelemiyor artık hiç bir ağaç ve sürekli etrafındaki iki yola katılıyor çalınıyor yavaş yavaş... Çocukluğum da kayboluyor gibi geldi bana kepçe gelmiş ve kazıyor da kazıyor taflan ağacımın, mürdüm eriğimin yerini. Anneannemin mandalina ağaçları sapsarı olmayacak artık bir yapı daha geliyor belki projesini ben yapmış bile olabilirim bu katliamın bu acımasızlığın sorumluluğunu kim alacak şimdi...

Ocak 27, 2011

Dün akşamdan bu yana kendimi hafiflemiş hissediyorum tamam sonsuz bir saadet duygusu değil elbet ama gözlerim açıldı biliyorum artık. Yıllardır ensemde hissettiğim gözlerin, ara ara yanımda hissettiğim yoğunluğun şimdi sanki her an benimle; sabah uyandığımda gülümsüyorum aklıma düştüğün her an yüzümü afallamış bir ifade sarıp sarmalıyor kendi kendime diyorum ki artık ölsemde gam yemem! Sanki kalbimdeki ağır yükü bölüşmüşüm de artık tartabiliyorum çünkü varsın ve ben bunu biliyorum dünya üstünde nefes aldığını bilmek kadar güzel bir duygu yok şimdilerde benim için...

Ocak 26, 2011

özür diliyorum: )

buldum

omerta diyecektim baba 1 diyecektim burdan da işte filmi anlatırken müziğine geçecektim ... Müziğinin anısı epey bi derinlerde bende aslında nasıl unuturum bu aralar epey unutkanım -bk.resim gary oldmanın draculadaki rolü ayıpladım kendimi - b vitaminine devam:) neyse diyeceğim o ki yazları fındık bahanesiyle -bahane çünkü max.500 kg oluyor ve biz 1 ayda ancak bitiriyoruz- gittiğimiz annemin babadan kalma bahçesine yaptırdığımız küçük evde 3 aya yakın kalırdık -bizimkiler duyarsa beni öldürür mahalle diyim o vakit- şimdilerdeki evim olur kendisi neyse uzattım burda geçti işte çocukluğumun yaz kısmı sabah fındık peşine kahvaltı sonra siesta sonra tekrar fındık sonra eve geç duş peşine imamhatip bahçesinde futbol maçı hava kararana dek sonra ev duş yemek sonra biraz dinlenip sahil turu :) o zamanki enerjime hayran kalıyorum düşününce... neyse işte babanın müziği benim o yazlık dönemimin fon müziğiydi beni karıkoca pek seven -zira yaşasaydı benim kadar olacak bir kızları varmış gözlerime baktıklarında içimi hüzün kaplıyor - hasan abi kırmızı kamyonuyla tüm mahhaleyi toza dumana katıp gezerdi ve kornasıydı işte fonumuz.

bloğumu toparlarken ben: )

omerta başlıklı yazımı düzelttim gerçi tekrar okuduğumda yine düzeltecek cümleler bulurum bu yazma işini neden aceleye getirdiğimi de bilmiyorum doğrusu neyse konu bu değil bugün kan aldırmak için eski 1.nolu sağlık ocağı şimdiki aile hekimliğine gittim dönüşte çocukluğumun en keyifli zamanlarını geçirdiğim mahalleye doğru baktım bu aralar çocukluğumu çok düşünür oldum, içimde buruk bi mutluluk kalıyor düşününce sanki neden hiç mutlu olmamamışım gibi geliyor anlamıyorum oysaki ne çok keyif alırdım o zamanlar oyunlardan. iki hafta kadar önce sabah yokuş aşağı koşturarak yürürken yine ben yolda oynayan çocuklardan çocukluğumu çıkarmaya çalışırken bulduydum kendimi ne çok mekana bölünmüş çocukluğum yerleşik hayata geçmemeyi bundan istiyor olabilirim keyif alıyorum mekanlara alışmamaktan sanki monotonlaşıyormuşum gibi gelmiyor belki bununla kandırıyorum bu ara kendimi yada avutuyorum. Neyse böyleyken böyle cami avlusunda ve o soğukta burunları kıpkırmızı üstü başı çamur olmuş bi grup çocuğun arasına dalıp bi süre top oynadım sonra babama çuvala odun doldururken yardım ettim ellerim ceplerimdeyken ve yürürken yaptım hem de hepsini... Bişeylere hasret kalmayı özlemeyi arar olmuşum bunu farkettim işin özü.

sakin

     Öğlen daha saat bir, ağrılarım ve ben ve yağmur... Bu sabah uyandım çarşambaları severim hep sevdim salıyı daha çok severim o gün doğmuşum ne güzel gün derim onun için ne farkı varsa : ) İçimdeki bu yas hali neden anlam veremiyorum mutluyum aslında hiç bu kadar iyi hissetmemiştim uzun zamandır kendimi. Sabah dolmuşa binerken bu şarkı takıldı dilime hafiften başlamıştı gökyüzü yüzünü dökmeye denizi izledim yol boyu dilimde sadece damlalarda yüzmek gibisi yok...

Ocak 25, 2011

monster

Bu canavarı ben yarattım ve şimdi gündüz kabus görmüş gibi geziyorum arkamda gölgeme gizlenmiş yürüyor. onunla ne yapacağımı bilmiyorum büyümesin diye kafasına vuruyorum sürekli evet sakinledi bu ara akletme özelliği olmayan her varlık gibi -sanki edebilenler çok farklı ya- ne deniyorsa ne olması gerekiyorsa öyle işte uyum sağlıyor doğal ortamına... Biri var ki onu durdurmak güçleşiyor yıllardır dizginlerinden her an kurtulmaya meyilli en asimiz duruyor önümde, ondan köşe bucak kaçıyorum bir mahalle geçiyorum seri adımlarla, karşıma dikiliyor gözleri kıpkırmızı uyumuyor belli ki sahibinin aksine sevmiyor ölüme üç köyden yakın hiçbirşeyi ben diğer yola sapıyorum zihin oyunu mu bilmiyorum ama ürkütüyor beni. Kollarını açmış ve çağırıyor beni düşmem tuzağına diyorum ona, uysalından daha çok severim onu ama istemiyorum hiçbirini kaybolmaya çalışıyorum zihnimin labirentinde, gözlerimi kapatıyorum dönüş yolunu bulamayayım ve bir şarkı takılıyor dilime kavşakları virajları kaç kere sola sağa döndüğümü saymayayım diye mesela sokaklar tekin değil olsun
Son bir hafta aslında sabah itibariyle bir hafta doluyor başlangıcım aslında hayatıma devam ettiğim sahneyi oynuyorum artık yaşamımda. En güzel haberlerden biri ağlayabilmeye başladım. Tamam hoplayıp zıplanacak bir sürpriz değil elbet size kalsa ama kalmıyor merak etmeyin bu benim hüznüm ve mutluluğum… Bu sadece beni ilgilendiriyorsa bunu neden yazıyorsun da diyebilirsiniz ama bilin ki ne düşündüğünüzün benim yazımla uzaktan yakından alakası yok evet tam tamına böyle gelişiyor bende olaylar.  İyiyim evet şaşkın ama iyi, bir kuş havalandı geldi omzuma oturdu ağzımı açtım boğazımdaki yumruyu aldı nefes alabiliyorum artık. İki gün sonrası acı gelse de düşününce, bugünden beri onu düşünüyorum zira  yine de iyiyim hüzünlenip ağlasam da yine de iyiyim

mazi


Sayfalarca susmak günlerce ağlamak istiyorum demiştim bir vakitler birine aslında dünya saatiyle çok da uzak bir zaman dilimi değil, belki otuz kırk bin saat kadar bir uzaklıkta şuanıma neyse işte bir dönemeçte durmuş bilmiş bilmiş konuşuyorum şimdi diyorum ki; yol üstü bir hana uğramışım bir süre, uğrak yeri bir dinlenme yeriymiş anladım ki… Farklı akıyor ama benim kara sularımda zaman, içimdeki hüznün bununla alakası yok elbet bir haftadır kendimi içine çektiğim girdap git gide büyüyor. Kendimden başlayarak affedeceğim ne çook insan biriktirmişim. Öyle çok kendi kendime konuşmuşum ki cümlelerim pörsümüş gibi geliyor ağzımdan çıkasıları da yok aslında, giyindiğim bir hüzün elbisesi sanki şimdi zaman, içim dışım acı sanki bir başlasam ağlamaya sayfalarca günlerce sürecek gibi dolu dizgin öyle… Boğazıma oturmuş bir yumru gibi yıllardır hayat bi türlü ne ileri ne geri gidiyor öylece duruyor ve beni de durduruyor nefes alırken zorluyor… Aynaya bakıyorum iki derin derinliğinde kaybolduğum iki mor halkalı göz – bi vakitler tam istediğim gibi- kızgınım bu surete fazlası ile ve bakmaktan başka yeteneği kalmamış iki göz; yıllar içinde kendi kendini iptal etmiş fazla kullanmışım özen göstermemişim kalbim gibi ruhum gibi boşlamışım onu da… Oysa ne çok severdim onun coştuğu kendini bıraktığı anları bazen yarım saat taşkın bir nehir olur akardı kalbimdeki zehri atardı ve yıllar sonra o da beni bıraktı yıllarca ne çok özlediğimi söyledim durdum hep beni duymazdan geldi durdu. Ruhsuz kaldığımı düşünüyordum artık vazgeçmiştim kendimden, birşey oldu işte bana şuan yani kaleme aldığım ondokuz gün öncesinin yazısını  yazmaya beni yönlendiren tetikleyici bir sebep

Ocak 22, 2011

huzur-suz

Yalın ayak yürümek gibi şimdi hayat bana; kendimi arı hissediyorum olduğum gibi oyunsuz kuralsız beklentisiz... Herkes kadar hesap kitap yaparım elbet ama yanında nefes almaktan huzur bulduğum insansın sen, zincirleme tepkiler oluyor zihnimde, kelimelere takılıyor üstünde saatlerce düşünüyorum fikirlerinin, olmak istediğim yer burası işte diyorum ve ilk kez... Savunmaya gerek yok savaş baltalarımı gömdüm ve yerini unuttum nerdeyse...  Beklenti içerisinde olmayınca insan sakınmıyor ya kelimesini yalın hissediyorum kendimi birde cesaretime hayran kalıyorum düşündükçe uzun yılların verdiği bıkkınlığın ardından gelen tepkimeler dizini yaptığım sanırım iyiyim karanlık çökünce yani şimdi bundan sonra

Şebnem Ferah-DeğirmenLer

gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar

Konuşuyorum bu ara dilimin bağları çözüldü evet, şaşkınım ama tedirgin değilim bu his en uzak hissim şu sıralar ama deli gibi bu şarkıyı dinlemek istedim tutkuyla benliğimi kavurdu bu tutku. Bu aralar diyorum ya yakın geleceğe dek kendimi uyuşturmak için yaptığım şeylerden ve zihnimi yoran cümlelerimden uzağım neye yakınım onu demeyeceğim meraklanın : ) Tam bir bilinç hali yok üstümde iyiyim şuan önemli olan bu; a'nı yakalamak derdim yakınım sanki bu hal'e yazacağım aslında yalnızlıktı... Diyorsun ya yalnızım üstüne basa basa, demek istiyorum ki şimdi burdan bu bir sürelik yani, saatlik günlük aylık yıllık bir hal'se sorun değil aslında ama benim yalnız hissetmediğim an yok kendimi yani kimse tam tamam yada buna yakın hissettirmedi kendimi belki sadece eksik olan bendim bunu şuan bilemiyorum belki sadece aramakla ve sa'nmakla kaybettim bulabilme veya algılayabilme yetimi. Bütünleyenimi bulamadım derim hep beynimdeki dinamiği canlardıracak şeyi, şey derken eşyayı kastetmek istemedim aslında ama bir insana yüklemek bu vasfı itiraf ediyorum ağır geliyor bana...

Ocak 21, 2011

eylul aksami

inadım inatsın inat

     Bugünü sanat müziği günü ilan ettim şuan itibariyle, gerginim biraz işime karışılmasına dayanamıyorum amaç itibariyle öyle olmasa da netice itibariyle öyle bi durum. Olmamam gereken tek yer sanki burası... Bu cümleyi söylediğim sabahın öğleden sonrasında  ismi lazım değil filmde tam zıttı söylendi tevafuk diyorum elbet ama komik gelmişti duyunca sanki sesli düşündüm de çaldılar fikrimi:) Neyse konu bu değildi bi sigara içmem gerek

Ocak 20, 2011

son sardunyalar
söz: sezen aksu-yelda karataş
beste: ara dinkjian

ah o yazlık sinemalar, kapı önü akşamları
saksıda son sardunyalar, avluda el yazmaları

ah ne kahraman ne cesur, ne güzel çocuklardık
her yeni günü ümitle nasıl kucaklardık
ah kaldırımlar biliyor, bi devir muhteşemdik
güz güneşinden hüzünlü, ilk yazdan şendik

hem utangaç, hem hevesli mektepli sevgililerdik
pek kırılgan pek acemi, bi söyler bin gülerdik
hem utangaç, hem hevesli mektepli sevgililerdik
pek kırılgan pek acemi, bi söyler bin gülerdik

o pürtelaş piyasalar, ilk sevda ilk gözyaşları
yolları hep gurbete bağlar, ah o gönül şarkıları

Ocak 17, 2011

      Belli belirsiz bir heyecan kapladı içimi tam da uykunun o yumuşacık kollarına bırakacaktım her dem yorgun bedenimi ama artık az uyumak çook yaşamak istiyorum öyle çoook uyumuşum ki sanki bir asırdır uyumuşum gibi  son 7 yılım, istemiyorum artık uykuyu beynimi uyuşturmayı yeter artık . Merakımın getirisi öğrendiğim birkaç ama benim için önemli cümle belki sadece o heveste kalacağım. Kendi kendimle konuşacağım belki sadece ama pc başında gözümün önünde beliren hayalinle günlerdir ettiğim sohbet inceden -belki de sadece- pişmanlık barındırıyor ve ben geçmişte yaşamak istemiyorum aslında istiyorum da acı çekmek istemiyorum dönüp bakışlarımda ardıma

bende birgün bu sözleri söylemek istiyorum : )

whenever i'm alone with you you make me feel
like i am home again whenever i'm alone with
you you make me feel like i am whole again
whenever i'm alone with you you make me feel
like i am young again whenever i'm alone with
you you make me feel like i am fun again
however far away i will always love you however
long i stay i will always love you whatever
words i say i will always love you i will always
love you
whenever i'm alone with you you make me feel
like i am free again whenever i'm alone with
you you make me feel like i am clean again
however far away i will always love you however
long i stay i will always love you whatever
words i say i will always love you
i will always love you

Zeki MÜREN - Senede Bir Gün - Taş Plak


en sevdiğim:)

ela değil mevzu

    Gözlerimin keskinliğiyle yıllarca övünmüş bir insandım.Geçen çarşamba bir şey oldu bana bir şarkı beni paramparça etti. Kulaklarımdan başladı ne olduysa o an oldu işte; gözlerime keder oturdu ve en belirgin duygum şaşkınlık oldu afalladım - size de olur mu bilmiyorum ama bana yıllarca ara ara vuran ve hayatımın boş bomboş olduğunu koca bir hatanın eşiğinden 5 adımı her zamanki gibi hoplayarak geçmiş olduğumu ve işin işten geçtiğini anladığım o an boşlukta asılı bir irem vardı karşımda, kulakları uğuldayan yıllarca yaşadığımız ortak anları birleştirerek kör gözlerimden bana bakan ahmak irem -aslında kelimelerim bu hal'imi unutacağım kadar eskidi ama uzun yıllardır o hal'e düşmedim unutmuşum bu duyguyu yazık- o uyanma hali işte ne can yakıcı bir durumdu benim için... Kalbime hançerle saldırıldı evet ve ben en savunmasız halimle yakalandım uykudan yeni uyanmış şaşkın irem olarak, hançerini taktı komple yardı göğsümü boydan boya elleriyle çıkardı kalbimi kan damlalarına bakıp gülümsedi sanki hatun sesiyle ve şarkının sözleriyle -zira ilk tangomuzmuş ne yakışır o sözler o sert ifadeli yüzlerin tutkusuna neyse konu tango değil şimdi- Bitmiş bir savaşın ortasına düşürdü beni öylece kalakaldım herşey olup bitmiş yaralıyım yatıyorum güneş yüzüme vuruyor herşey olmuş bitmiş ben yeni uyanıyorum. 

Ocak 15, 2011

aslında yazmak bile gereksiz

     Turiste gittim sonunda uzun tantanalardan sonra büyük beklenti içerisinde değildim elbet ama bu kadarı da fazlaydı yahu ancelina var tamam güzel hatun beğeniyoruz tüm tanıdıklarım ve ben ama bu ne kardeşim filmi hatunun egosunu tatmin etmek için yapmışlar sanki hala nasıl olmuyorsa o kadar hayrandan sonra ve coniye de ciddi haksızlık yapılmış hatunun güzelliği üstüne kurulmuş aptal ve ruhsuz bir film olmuş yani j.l tavırları ulan en zor hallerde bile şuh bakabilir mi bir insan sevmedim beğenmedim 3.sınıf filmler kadar yer tutar ancak hafızamda

son ki

      Kendime şaşırmakla beraber inceden de memnunum bu halimden aslına bakarsam; takıntı noktasında bir şarkıya bağlanmayalı sanki bin yıl oldu şarkının sözlerinin çevirisini ezberleyene kadar okudum -pek de çabaya gerek yok aslında sözler sade ama güzel ömür billah duymak istediğim tüm cümleler var içinde, ing.bile ezberledim sıyırdım sıyıracam hehe- aslında sözlerini tam anlamadan da çok sevmiştim film kareleri falan hepsi birleşti işte kaç yazı oldu hala aynı şarkıdan bahsediyorum doyamadım yazmaya ama yorumcusu kim yani jeremy mi bilmemmekteyim kesin birşey bulamamak sinir de ediyor bir kenardan

7.sanat :) sınıflandırmayın yeter

eyvah eyvah 2 ye gittik bu akşam... Benim 15 i 17 görmem ve 19 seansına gidemeyişim -saat itibariyle- yüzünden maalesef ki turist deyince aklımıza bir gün daha turist ömer gelecek zira yarın ilk hedefimiz turistin 15 seansı için işten kaçmak:)  kaanın yaptığı gibi bi selam çakalım o vakit sadri babaya severiz sevilmez mi çocukluğumda en keyif aldığım zamanlar onu izlediğim zamanlardı belki de neyse şimdi filme dönelim tabi ki inception la açtığım sinemaya muhteşem dönüşümün yerini alamazdı tabi ki eyvah eyvah 2, ilkini de izlemedim -birde ciddi bir önyargıyla girdim filme küçük mızmız çocuklar gibi ben turisti coniyi izliycem gözüm gönlüm açılsın ancelinayı da görücem banane banane dediydim ama film cidden eğlenceliydi sinemacak kahkahalara boğulduğumuz epey bir sahne mevcuttu velhasıl ağlamak istemiyor kahkaha atmak istiyormuşum ben...

Ocak 13, 2011

yol şarkılarım_33

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız;
Birden aklıma düştü bu şarkı huzur toplantısından sonra evet ama nazandan, içimi sardı sarmaladı şarkıyı dinleme tutkusu giderilmesi kolay bir heves ne güzel!
 Beni tetikleyici  şarkıya değinmem gerek aslında konunun bunların hiçbiriyle alakası yok doğrusu. Aylar önce dinleyip de o vakitler bana pek tesir etmeyen bir şarkıyı indirdim netten önceki akşam flasha atıp ofisteki pcme getirdim -en sonunda istediğim gibi bir program buldum çünkü- öğleden sonra bi vakitti bugünü –o günü yani dünü- sanırım hiç unutmayacağım belki gülüp geçebilirim bi vakit o hal’ime yıllar yıllar sonra…  İçime bir acı oturdu şarkı canımı öyle çok acıttı ki belki böyle bir duyguyu hissetmeyeli epey yıl vardır belki bir şeyler hissetmeyeli de… Ne yazık dedim ömrüme -ne naif şarkı tam beni karşılıyordu- belki gözümden iki üç damla yaş bile geldi ki öyle cimriler ki bundan fazlası gelmiyor elimden… Yazacak öyle çok şey var ki ama nerden başlanır seninle nasıl konuşulur bilmiyorum amacından çıkıyor hayatım yazarken, beynimin frenleri boşalıyor duvara tosluyor güzel bir resim vahşisinden . Sigara içmek istiyorum, sürekli dostlarım tedirgin ama mevzu onların ilaç olacağı noktayı geçmiş sağırım onlara karşı. İstediğim aşk mı yani sadece o mu diyorum derdin ne olacak sanıyorsun bunca yıldır nerdeydin irem kör müydün diyorum. Sen acıyı seviyorsun canını acıtmazsa hissedemediğini biliyorsun çünkü, sakat bir düşünce ama seviyorum diyorsun bu hallerimi, dibe vurma arzusu kaplıyor içini biliyorum. O olsa da artık yetmeyecek diye korkuyorsun biliyorum.


Ocak 11, 2011

        Disipline sokmam gerek cümlelerimi her ne kadar en sevmediğim kelime o kelime de olsa böyle... Tamam artık daha çok konuşuyorum -çoğu sayıklama da olsa başkalarıyla konuşurken bile olsun zihnimi her dem taze tutmam gerek deli gözüksemde- uzun cümlelerimin ortasına doğru ilgi dağılıyor bende saçmalaştıkça uzatıyorum ciddi anlamda keyif alıyorum ama bu ha'lerimden yahu. Kendim yazıp oynuyorum ama başkalarıyla konuştukça yüzüm siliniyor başkalaştığımı hissediyorum - üçüncü kulağım çıkmıyor elbet- sanki beynimde sabit hiçbirşey yok yerçekimi yok uçuşuyor herşey sert olmasa da arada çarpıyor birbirine, hafızamda sanki tek kendi yüzüm yok onu silmek istiyorum sanki zihnimden ve özellikle gözlerimi... Başıma ne geldiyse onlardan geldi küfürü basasım b.a.kırmızıdaki nakkaş gibi yuvalarından çıkarıp atasım var sakinim öfkem bile sakin artık!  Yalnız Hattori Hanzo'nun kılıcı gibi keskin kalbim artık!  Bu da değil, bu da işe yaramaz, ahmak, aptal , çok bildiğini sanıyor, birde en sevmediğim kompleksli hazımsız bir türlü tatmin olmayıp fazlasında gözü olanlar var. Yolun ortasında seslenip taramak istiyorum öylelerini bakınız ölüm var insancıklar -insan olma yetisini kaybetmiş varlıklar- ne bu kibir iki dakika insan olun diye bağırasım geliyor bazen ama ben ne silah alabilirim elime ne de karışırım başkasının işine alaycı bir gülümsemeyle bakar geçerim ancak bende az ukala değilim yaw:)

vedat


eski bir şarkım vardı
unuttum adını.
şarkısız şarkıcıyım şimdi
kimse anmaz adımı.

ah! satıp gitarı
bu kentten kaçmalı.

şimdi ne şarkım kaldı,
ne eski gitar, ne güzel anılar.
ne şarkısız şarkı kaldı şimdi,
ne de ağlayan gitar*

ah! satıp gitarı
bu kentten kaçmalı.

işte bu bir gitarım olsun bi karavan alacak kadar aç kalmayacak kadar param yeter harbiden kaçıp gitmem gerek artık. şarkının sonuna doğru sesini iyice büküyor ya vedat o ha'ldeyim

Ocak 09, 2011

a perfect circle_tool_lovesong_live

çöp

bloğu zihnimin çöplüğü gibi kullanıyorum biliyorum, tekrardan birşeyler yazmak bana iyi geliyor ama kağıda kaleme başlayalı burda daha az yazıyorum. İki tane yazı var zihnimde tasarlıyorum kağıtla kalemle zihnimle beraber -kalemleri ve onlarla yazmayı hep çok sevmişimdir daha tutkulu geliyor bana ama burda yazdıklarımı değiştirebildiğim için yazıyorum aslında ürküyorum herkes okuyabilir diye ama bana değmedikleri sürece sanki boşluğa söylemişim gibi geliyor bana.İki yazım var işte taslak halinde birine sözüm var, sevildiğine burda yazmazsam inanmayacak başka türlü hehe neyse diğeri özel aslında hepsi özel bende önemli olmayan kişi yok yani içimde yok, önemsizler teğet geçerler ancak : ) Temize çekeyim kendimi kulağımda müziğim yürürken bir kahve molası verir yazarım yine

kararsız hımbıl pazar

      Saatlerce günlerce bu şarkıyı dinlemek istiyorum delirmeye mi başladım yada sadece bunu mu arzuluyorum da olsun diye bekliyorum bilmiyorum yine... Parmaklarımı kontrol edemiyorum sabırsızlaşıyorum durup dururken bişey beklemezken yapacak birşey yokken, çıplak ayak yürümem gerek gerginlikten değil elektrik yüklü değilim bu başka birşey aslında sanırım bedenimden iki adım öteye geçmem gerek belki sabırsızlığımın tek nedeni budur yine bilmiyorum biraz yürümem gerek sadece

Ocak 08, 2011

sinema

yıllarca ehlikeyif bir insandan ötürü sonrasında da kaandan ötürü ara verdiğim sinema keyfimin tadını çıkarmayı planlıyorum artık haftada bir en azından iki haftada bir sinema sinemada izlenir düsturuna uyacağım:) iki haftada bir demem giresuna gelen korkunç kötü filmlerden ötürü elbet. Ben internet özürlü biri olarak -sevmiyorum pcden bişeyler okumayı ve izlemeyi illa elimde kağıt olacak yazıcımın gözünü seviiim

Ocak 07, 2011

hiddet

hani ürkülüyorum ya öyle hallerimde bende yalan değil. Aslında fiili bir taarruza geçmedim ve geçmem de ben sadece haksızlığa gelemiyorum. Tüm vücudum kasılmış durumda dün geceden bu yana, ailemin ısrarla benim gelişimimi göremesi ve her yaptığıma eski irem yine demesi -delidir ne yapsa yeridir tavrıyla-  yani durup dururken alakasız yerde ve gayet sakinken bana menopozlu hatun damgası vurulması ciddi manada kastı beni. Elbet problemlerim var ama ben onları hayatımın her anında aşmaya çalışıyorum evet sayın okurum sende ezberden yaşıyorsan bu ne diyor dersin elbet acıyla gülümsüyorum burda :)  Uzun uzadıya düşündükten sonra onların ezberinden kaynaklı olduğunu buldum bu durumun ve beni anlamasını beklemekten de bıktım doğrusu kendimi sürekli kontrol altında tutulması gereken bir boğa gibi hissettim sanki içimde bir canavar ve sen o kontrol manyağı hallerinle beni durduruyorsun yanlış bir cümle söylemesin sakin olsun diyorsun sanki benden sorumluymuşsun gibi. Saçma bu halin ilişkimize ara vermemiz gerekiyor sanırım canımı sıkıyor bu halin  yoruyorsun beni çünkü... oku ve düşün lütfen

Ocak 06, 2011

olamamak

Olmak
Ya da olmus gibi gostermek herseyi
Bir renkli gozluk cami gibi ince
Siyahin en korkuncu kadar kustah
Sanirim ayrilik kadar acidir tekrar gorusmek
Yeniden ayrilacagini bilerek
Ancak sayilabilecek kadar cok zaman var
Konusacak hicbir sey kalmayincaya dek
Güne düsmüs yarasalar gibi
Aptal ve saskin bir halde bakismak
Olmasini istemek
Keske olsaydi demekten
Baska care kalmamis

şiir mi desem yazı mı bilemiyorum yıllardır her harfini ezbere bilirim göndermeler albümünün kapağını eskitmişliğim vardır bu yazıdan ötürü yaşarın o ne güzel yorumdur öyle... Yıllar evvel trtde yanılmıyorsam güvene konuk olduğunda dinleme fırsatı bulmuştum -üniversitedeyken direkten dönmüştüm canlı dinleme fırsatım iki kere hemde züülerek anımsıyorum- o nasıl bir sesse öyle beni benden alır her duyduğumda ama ana ve sıdıkadaki o aptal rolleri izledikten sonra görüntüyü kapıyorum o ayrı elbet:)

Ocak 04, 2011

Şebnem Ferah - Bırak Kadının Olayım

irem tatilde:)

        Artık eğlenmem gerek bunun farkındayım,işlerim bitti biteli karmaşık bir ruh haline kapıldım gidiyorum. Bu akşam tv karşısında kendimi uyuştururken buldum kendimi, kaanı bile ihmal ediyorum kaç gündür beynimi tatile çıkardım sanki işte tam bu akşam tvye mal mal bakarken ne oluyor kızım dedim. Bugün yaptığım basit bir hata kendimi sirkelemem gerektiğini anlattı bana dikkat kaybım doruklara ulaşmış doğrusu üzücü bir durum benim için bundan on yıl evvel şu noktaya geleceğimi söyleselerdi bi tarafımla gülerdim sanırım.Coşkun birşeyler lazım bana konser gibi mesela ama kışın konser olmazmış mış mış sövesim var deniz kenarına gidip bağırsam mı çığlık çığlık yada yıl sonu akşamı -burda güldüm ben ve benim tekerleme kelimelerim yanlış çağda doğmuşum sanırım ben yok sanmıyorum öyle- üstadın da dediği gibi seni toprağa gömelim elektriğin gitsin :) topraklama yapmak lazım bana çarpıyom yoksam dikkat dikkat.

Ocak 02, 2011

pazar

bir aya 29 yaşıma girmenin bana verdiği kasılma halini geçririm bir süre sonra elbet ama pazar gününü ilk bu hafta sevdim ilk defa gün sonuna doğru yaklaşırken midemde bir bulantı yok yarın yine mi iş yarın yine mi okul ben sabah uyumak istiyorum hali yok üstümde çünkü artık öğle tatilimi bir saat uzatıp gidip kitabımı okuyabilirim yetiştirilecek işim yok ve eve iş götürmem gerekmiyor. Bu nerden çıktı derseniz yılbaşına vedat sakmanı dinleneyerek giren şanslı insnaların fotolarına bakarken aklıma bir ortaçgil şarkısı ordan da yarın iş olacağı geldi.  Hangisi olduğunu benim gibi eski defterler sever bir insansanız kaseti bozana kadar dinlemenize bile gerek yok bilirsiniz elbet, albümün son şarkısı memurun şarkısı bahsettiğim elbette... Birşey daha var demek istediğim bu hususta bu şarkıyı her dinlediğimde benim 'yok canım' dediğimi ortaçgil de bir radyo programına konuk olduğunda düzeltmişti ; hani diyor ya pazar için arife keyfi diye onu ters söylemişim demişti:) Güzel ve isabetli sözler az yere sevmiyorum ben bu adamı

pazartesi acımasız pazartesi sıkkın
hep aynı şarkıyı söylemekten bıkkın
bir masanın kenarları kadar buluşmazmışız öyle derler
oysa bütün masalarda tam dört köşe var

umarsız ve umursamaz günler
gözlerde bir habersizlik var

salı çarşamba çok uzun salı çarşamba sonsuz
hiçbir işe yaramazlar sensiz
bir ağacın yaprakları gibi özgürmüşüz öyle derler
oysa bütün yapraklar aynı kökten çıkar

umarsız ve umursamaz günler
gözlerde bir habersizlik var

perşembe kadar güzelsin perşembe kadar hızlı
her daim bir cümbüş arasında gizli
bir yıldızın köşeleri kadar uzakmışız öyle derler
oysa yakından bakınca yıldızlar yuvarlaktırlar

umarsız ve umursamaz günler
gözlerde bir habersizlik var

cumartesi cumartesi sanki bir kış sonrası
küçük renkli bir sofrada sabah kahvaltısı
bir katarın vagonları gibi özelmişiz öyle derler
oysa bütün vagonlar aynı rayda gider

umarsız ve umursamaz günler
gözlerde bir habersizlik var

her son bir umuttur her başlangiç bir kuşku
eğer günlerden pazarsa arife keyfi
bir meyvanın çekirdeği gibi atılmışız öyle derler
oysa yaşam meyvadan degil çekirdekten çıkar

umarsız ve umursamaz günler
gözlerde bir habersizlik var

Ocak 01, 2011

bitti-yol şarkılarım_32

     Ben başlangıç aşamasında kasılan o küçük irem... uzun süredir kalabalık zihnimde tasarladığım bir yazının ortasına düşmeyi bekliyorum haftalardır, tetikleyici birşeyler lazım bana şuan belki yazarken gelir belki sadece pcye bağladığım kulaklıktan bile çıkabilir. Bilemiyorum bildiğim birşey varsa o da kulaklıkla müzik dinlemekten kaynaklı iyice ağır duymaya başlamamdan dolayı sağır olmaktan korkuyorum aslında en büyük korkularımdan biri bu... Yıllar içinde köreldiğini sandığım tüm duygularım hala içimdeymiş buna sevineyim mi akıllanmadığım için -buda ne demekse- kendime mi kızayım kestiremiyorum.
     Uzun cümleleler kurmamaya karar vereli epey oldu ama uygulamaya geçemeyeli daha bi çok oldu sanırsam. Uzun uzadıya düşünmeyi sevmem, yok yok ben kısa cümlelerle konuşmayı sevmiyorum ben uzun ve uzadıkça beni daha da karmaşık anlaşılmaz hale getiren cümlelerimi seviyorum, tamam var biraz delilik ama ben en çok kendini salmış iremi seviyorum napiim:) Kelime biriktirmeye başladım yine, not almaktan bütünleştirmeye mecalim kalmayana dek biriktiriyorum sonra kalıyor öyle bir yığın harf yanyana altalta manası içimde durdukça büyüyen, replikas elemanlarını da dediği gibi tekrarın içinde manasını yitirene dek kullanıyorum onları cümle içimde...
    Şarkılarımdan söz etmeyi seviyorum silah sesleri geliyor içimden, sokaklar tekin değil altay öktemin şiirinden yola çıkılarak yapılmış bir şarkı; kitabı da aldım şiirini de okudum altayın ve aynı şiirden yola çıkarak bi sürü kişinin yazdığı şiirleri de okudum ama ben şiire pek meraklı değilim. Tamam ciddi manada sevdiğim şairler var ama beni tamamlamıyor yada tanımlamıyor şiir ben müziksiz sevmem söz. Roman ve öykü tamamdır düzyazı olacak okuduğum havada kalmış gibi geliyor cümleler şiir okuduğumda öyle havada asılı kalmış gibi neyse vega demiştim denizi pek seviyorum ne dese seviyorum yay burçlarını seviyorum tümünü hemde hehe kova-yay iyi anlaşıyoruz ondan mıı yoksa sadece ablamdan kaynaklı mı bilemiyorum ne önemi varsa gecenin bir köründe, burdan boğa burcu çocuğu annesi olmak diye bir yazı çıkar ama iç karartıcı olur boğa görünce tırsıyom ben defterim kabarık ve karmaşık ne beraber ne ayrıyız onlarla zor yada ben miyim tek sorun bilemiyorum. En iyi kaanım büyüdüğünde anlayacam sanırım bu durumu... neyse ben yine zıplamaya başladım zihnim bulanık iş stresimi önümdeki iki günde atmam gerek iki aylık yoğun temponun beynime ve bedenime verdiği zararları telafi etmem gerek tez zamanda, ruhum demiyorum o askıdaydı kaç zamandır onu dolaptan çıkarıp arındırıp kucağıma yatırıp saçlarını okşayacağım şimdi ve sonra:)

dışarıda seni gördüm, beni sordun
bakarken acıtıyordun
sokaklar tekin değil
buz gibi kapıları sabırla kapatırken
ağlıyorum yavaş yavaş karanlığa boğulurken
benim diye bu evdeyim ve karnım tok
ve aynada, bu aynda yine kimse yok
yine kimse yok
silah sesleri geliyorlar içimden hiç yokken
şüphe ediyorum ellerimden
ellerimden...

Damien Rice - The Blower's Daughter

rüzgarın kızıyım ben:)