hafta sonu ablamı geniş ve ferah bir eve taşıdık. yorgunluğum hala geçmedi dün akşam yemekten bir buçuk saat sonra yattım ki bu hiç adetim değildir . hem sağlıksız hem de kabus görme sebebimdir. tabi ki de kabuslarla dolu bir geceydi baş aktörlerden bir çoğu çarşaflı kadınlardı diğeri de pek bi sevdiğim bi arkadaşımın eşi idi. olayların detaylarını pek hatırlamıyorum ama etrafım çarşaflı bi sürü kadınla doluydu boğucu bir rüyaydı onlardan köşe bucak kaçıyordum benimle konuşmasınlar diye. nedense uyandığımda kumların kadınını - kobo abe yani bu ay sarman kitap klübü kitabımız- okurkenki gibi boğulma hissi sarmıştı içimi...
diğer rüyamda arkadaşımın eşini ölmüş gördüm aslında duydum desem daha doğru olur nerdeyse bir gün boyunca -rüya zamanıyla ne kadar sürer bilemiyorum ama çok uzundu bana kalsa- eşinin öldüğünü nasıl söyleceğimi düşündüm durdum. sürekli kendi kendime konuşarak yürüyorum yapmam-söylemem gerekenleri tasarlamaya çalışıyorum.
işyerimdeyim masamda oturuyorum, camdan her daim trafiğin aktığı yola bakıyorum iki caddenin kesişiminde - oturduğum sandalyeden i.caddesini arkama alıyorum- üç katlı eski binanın orta katındayım, beyaz çerçevelerden dışarı bakarken bedenimin binadan çıktığını düz sahanlıksız 23 merdiveni hoplaya zıplaya indiğini görüyorum... her zamanki gibi binadan çıkıp karşıya geçiyorum c.g. caddesindeyim g.caddesine doğru yürüyorum işin garibi kendimi izliyorum iki caddeyi sürekli birbirine bağlıyorum sonra uzaklaştırıyorum sürekli nasıl söyleceğim diyorum nasıl.