yürüyorum uzunca bir yolda...
hava sıcak, mevsim sonbahar artık mevsiminde olmayan bir sonbahar...
gökyüzü aniden kararıyor... ilk kez güneş tutulmasını izlediğim gün geliyor aklıma onaltı yaşımdayım daha. ilerde üst kata geçiş için kullanılacak merdiven için ayrılan tavandaki üç metrekarelik boşluğu çinkoyla kapamışız ve aradan güneş sızıyor ben biran farkediyorum halıdaki yansımayı... çinkoda açılmış o küçük güneş deliğinden izliyorum şimdi güneş tutulmasını, halıdaki minyatür güneşten tutulmayı kavrayamayarak.
ve o gün işte o gün sahip olduğum ilk canlıyı kaybettiğim gün, hüzünle anacağım bir gün ama ilki değil.
gökyüzünde anlamsız bir kavgaya tutuşuyor sanki bulutlarla hava ve birazdan bir gürültü kopuyor kavga son raddeye varmış gerilim sonunda eyleme dönüşüyor en korkutucu an ve yağmaya başlıyor öfke gökten aşağıya adı:dolu
içini kesip baksan bulut içindeki turun adedini tespit edebileceğin kadar katmanı varmış dolunun.
zaman zaman kafamdan aşağı değil gözlerimden içeri yağan bi sağanak gibi bakışların
dehşete düşüren beni