Ocak 11, 2012

dün yoğun koşturmalı epey bi telaşeli bir gündü. az kalsın oğlak burcu olacaktı yeğenim aman aman. neyse gergin biraz afallamış bir öğleden sonraydı yaşadığımız, ben yani teyze anne ve baba olaya yani gelecek olan bebeğe adapte olduk sanırım dün. aynı zaman da benim de doktorum olan zatı muhterem bay mükemmel ukalalığıyla ''daha değil'' dedi bizde bir oh çektik. üstüne oldu olacak zaten işler kaldı dünyanın sonu değil bir de güzel bir yemek yiyelim dedik. gerçi pek bişiy anlamadım yemekten, bayılırım mezgit kızartmaya aslında neyse balıklar ve ben öyle takıldık. ne kadar gerildiysem artık eve yorgunluktan bitmiş bi şekilde gittim bi kahve yaptım, iyice zirveye yaklaşan grip mikrobuma karşı ilaç aldım, kaanla oynadım sonra dizinin teki başladı türk olanından acı içinde insanları süründürdüklerinden dangalak senarist yapımcı ve yönetmenlerin, tekrardı annem izliyormuş gibi yaparken yarı merakla baktım ekrana, olayları biliyorum ne kadar izlemiyorum iğrenç desem de izliyorsun bi şekilde tv odasındaysan kavramak kolay beynin işine geliyor. neden sonuç ilişkisi çorap söküğü gibi geldiği için kavramak çok kolay kolaydı neyse bi sahne beni çok sarstı. ben zaten her an sarsılmaya hazırım da bu başkaydı odada yatan genç değildi gördüğüm kanlar içinde olan yorganın altında yatan ölümdü buz gibi soğuk çok soğuk içim üşüdü. zaten karamsarlaştığım bi andı çok isabetli oldu doğrusu. çalışmaya başladım saat üçü vurdu sanırım tabi fotoğraflarım müziğim ve ben yeni alemlere de daldım çalışmadan sıkıldığım anlarda. yattım uyuyamadım huzursuzluğum mutsuzluğa çarptı mutsuzluğum sessizliğe vurdu öyle debelendim durdum yorgun bedenimle gecenin içinde uyudum. yani gözlerimi kapattım ve karanlık oldu öyle.