Ekim 30, 2010

yol şarkılarım_9

destina evet destina...
ki iki dakika değil tüm ömrüm boyunca saygı duruşunda durabilirim bu şarkı için yeni türküye...
iki kere kanlı canlı dinlediğim deryanın canlıperformansı kayıttan bile süperdi doğrusu nasıl heyecanlandım şimdi yazarken bile yüreklerine sağlık...

dün gece sen uyurken
ismini fısıldadım
ve hayvanların korkunç
öykülerini anlattım

dün gece sen uyurken
çiçeklere su verdim
ve insanların korkunç
öykülerini anlattım onlara

dün gece sen uyurken
yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana
işte bu yüzden sırf bu yüzden
yeni bir isim verdim sana
destina
sen öyle umarsız uyusan da bir köşede
işte bu yüzden sırf bu yüzden
yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için
seni bu denli yıktıkları için destina
yaşamımın gizini vereceğim sana 

müziksiz bile ne  kadar çarpıcı geliyor sözler bu şarkıyı ilk dinlediğim anda vurulmuştum sanırım onaltı falandım ve karman çorman - hala seyrek te olsa gelirler arada bana öyle- ergen hallerimin temize çekilmiş halidir bu şarkı... kanatır beni en derinden

Ekim 27, 2010

ha'd

     öyle apaçık ve bağıra bağıra söylesem... söylesem de ne olur ki bi siktirlik işim var burda bu kandan olmak kanıma dokunuyor ya tercih seçeneğim olsaydı ne senin rahminde büyümeyi ne de şuan burda olmayı seçmezdim elbet ve elbette sana hala öfkelenmemeyi seçerdim. kırgın bile değilim kızıyorum sade kendime ama başlangıçları sen yapamıyorsun ya bu acziyet kanıma dokunuyor yine mideme ağrılar saplanıyor biliyorum ki daha da güçleneceğim senden sonra şu dakikadan sonra ve öfkemi içime akıtıp seni iyice zihnimden koparıp attığımda herşey bitecek az kaldı biraz daha sabır birazdan geçer gider zihnimden de uçar cümleler kavgalar atışmalar ama bir tek havada asılı kalır uzay boşluğuna yollanır harflerin müziksiz öyle ruhsuz kalpsiz kırıcı ve umursamaz... benim içimdeki çığlık kalır benimle mezara mı girer yanyana gelir sözcüklerim çoğul cümlelerim can mı yakar belki bir gün bi yerde diş fırçama sarılı bulur biri
     içimdeki o kocaman boşluk çığ gibi büyür durur -adı annedir bu boşlğun-  bir devinim ki boşa çabalarımı karşılamaz yırtınır dururum, kalbim kafesinden havalanır da bir ağaç kovuğuna  sığınırsa eğer belki dinlenir de tekrar coşar. Paramparçayken bütünlemeye çalışıyorum diyorum ya kendimi; camdan bir bardak  mıyım da gözünüzden düşüp kırılıp da onarılmaya çalışacağım - artık böyle bir çabanız da yok üstelik- zira değilim hepimiz topraktan geldik unutmayın en insanoğlu sizin sandığınız hiçbirşey sizin olmadı hiçbir vakit!  21 gramınız alındığında bedeninizden saç tokanızı çözmeye elimi ben uzatır alırım ve başınız ölü bir kuş gibi yana düşer ve ben o an ölüden korkmanın ne ahmakça olduğunu öğrenirim... kum taneleri ve ruh toplamından oluşsak da belki sadece çamur ve sudan oluştunuz size ruh verilmedi yada kullanmayınca el konuldu yada mühürlendi kalpleriniz ne yazık size insanoğlu ve inatla idia ediyorum insan kelimesini haketmiyorsunuz siz!!! sevgi barındıran herşey bana güzeldir sen ise sense körsün tamamen kör ve üzülerek söylüyorum ki seni bir daha asla sevmeyeceğim...

Ekim 26, 2010

?

           Sesin yabancı aslında herşeyin yabancı o kadar elsin ki bana ama ne bu tanıdıklık uzun bir bekleyiş hal'inden fırsat kollar hal'e geçmiş gibiyim, havada asılı birkaç kelime sana dair, kendimi anımsıyorum tutarsız saçma sapan kelimelerim, mesnetsiz yorumlarım... Hayatımdan kesitler; fotoğraf şeklinde beynime kazınmış sahneler geliyor zihnime, belli belirsiz bir müzik altta; duymaya çalışıp başarısız oldukça içten içe kızmaya başlıyorum ama yok olmuyor ulaşamıyorum karabasan gibi ama uyku halinde değilim yani pc başında oturuyorum ve hala çalışıyorum uyuyor olsam kaanımın kokusu gelir burnuma uyanığım bir kahve daha içersem ben yürürken gözeneklerimden kahve kokusu yayılacak dünyaya :) ruh gibi geziniyorum ortalıkta sanki dokunsa biri elime kayıp akıp gideceğim...

yol şarkılarım_8

          bu gece san'at müziği gecem olsun dedim bu şarkıyı görünce pcde, ne de iyi ettim müzeyyenciimin peşine birde derin yaram zeki mürene geçerim... demlenme konusunda tecrübesiz bana en çok ta ayık zamanlarımda -diğer hal'im toplasam bi elin parmaklarını geçmez vallaha sevmem pek de o zıkımı- hep sarhoş keş vebenzeri yakıştırmaları yapıştıran arkadaşlarıma dil çıkarıp o zarif adama -ki bir çoğunu toplasak hemcinslerinden daha bi adamdır zira dışlanmıştır kabuk itibariyle o ahmak beyinlerce- döneyim peşpeşe şarkılarımı dinleyip günümün en güzel anını yaşayayım... hangisinde başlasam da mest olsam çocukluğum en güzel sesi o zeki müren:)) hala o heyecandan ruhunu sahnede azraile teslim eden ince ruhlu güzel insan hala burnum sızlıyor o sahneyi mutlulukla izlerken şok oluşumu hatırladıkça:((
          beklenen şarkı, senede bir gün, avuçlarımda hala sıcaklığın var belki de hepsi başlangıç bunlar...
          ben zeki müren diye o abartılı kıyafetleriyle sahneye girişini ne çok isterdim izlemeyi...
 ben sanırım yeşilçam filminde doğmuşum öyle bir aşk düşledim hep, hep o saflıkta yaklaştım sevgiye ama geldiğim nokta içler acısı doğrusu:))

milletten



millet bahçesinden giresun bu şehirde en sevdiğim yerlerden biri burası bizim ya hani :))

birden bire boşalan yolların ortasındayım...

          Sürekli şikayet ediyorum; yorgunluktan ağrılardan ve kendime vakit ayıramamaktan ama bugün kısa devre yapacaktım nerdeyse bir cinnet durumu var üstümde tek sebep uykusuzluk...
          Sanmayın ki uyku sorunu yaşıyorum tek derdim uyumaya az vakit ayırabilmem sadece ben kendimi bildim bileli uyku böcüğücüydüm bu ne zaman değişecek yani yaşlanıp ta daha az uyku ile yetineceğim merak ediyorum doğrusu yani üç aya yirmi dokuz olacam hala sekiz saatin altında uyku az geliyor yetişememişim ben şu büyüme işine henüz:))
           sabah altıdan akşam dokuza diye bir şarkısı vardı rahmetli rashitin -rahmetli diyorum çünkü üstad iyi bilir biz kendi aramızda çizgisini koruyamadan zıbırtan grup ve sanatçılara rahmetli deriz bizim için öldü baabından- 
hehe rashit demişken yüksel caddesi olayım gelir elbet aklına senin şimdi ama oğlan dehşet güzeldi napiim ne bileyim yüksek volümde rashit dinlerken bağırarak beğenimi söylediğimi:)) hala kızarıyorum o kadar yıl geçti üstünden yıl 99 du sanırım heey gidi günler... ben zincirleme isim tamlaması gibi düşünürken aklıma pazar geceleri maksimum rock dinleyip de parti yapışlarımız geldi önden kurban peşine radical noise en son tabii pentagram aaah aaah özledim gençlik yıllarımı:) bi ara yapılsın bence veyahut bir konsere gidilsin en son konserden sonra üç gün boyun tuutlmasına kalmıştım şimdi hastanelik olabilirim sanırım

şimdi uzaklardasın

gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar

Ekim 23, 2010

yol şarkılarım_7

tadı yok bana nahoş.
bu gerçek neme lazım.
toz olsun dünya.
umursamazım.
fayda görmedim.
payında gözüm yok.
yaş otuzbeş dayan cebelleş.
hababam denedim boş.
avundum. neme lazım.
yaşamak buysa yatar
kımıldamazım.
savdım olmamış yazım.
peşim düş, ruhum baykuş.
hay kalam ben başımboş.
başımboş. 

bu adamı pek severim ama görmemem lazım görüntü itibariyle beni sürekli geren delici gözleri var çünkü:) 
iyidir eren kazım en sevdiğim kasetlerimden biridir turkuaz patlıcan... 
bu albümde bir de mayhoş vardır ki en sevdiklerimden biridir...


tam oldu derken tak kendi kendime
başa döndüm yaklaşık
yeni bir ay gibi tek, kendi kendine
gecenin avuçlarında sıkışık.
içimde bir vuruk. tenim yanık
gönlüm mahrum. göz alışık.
mayhoş bakar her dem aşık.



ve ben bu akşam pat!
hisar önünde kalakalmışım
taşlaşıp. dolunay hayalimde.
başım önümde.
kadehim avuçlarımda sıkışık
kafam nal gibi. görmem alemi
güze bağlar yaz alışık
mayhoş bakar her dem aşık.
mayhoş bakar

ve ben bu akşam hisar önünde
kalakaldım yaklaşıp.. 

öylece kalıyorum bu şarkıyı dinlerken bana böyle birbirinin devamı ya da yakın akrabası gibi gelen şarkılar var zaman zaman listelerim bir kelimesi bile aynı duyguyu veriyorsa eşleşirler bende... neden mi bahsediyorum mayhoşun ikizi olan şarkıdn elbet, yıl 98 di sanırım ankarada karanfilden almıştım o küçük kasetçiden -ki hala duruyor ama sadece cd vardı içinde bu sefer- neyse bu albümü aldım ve tek şarkı hariç gerisi bende ayrı ayrı derin yaralar açtı ama en çok ta erdinç ünlü ve karagümrükleştiremediklerimizden misiniz şarkı bir kere isim itibariyle şaşırtıcı ama en güzeli elbet sözler ve yorum 
kapkaragümrüklerinizden kaç kere geçtim güpegündüz,
işsiz güçsüz, ipsiz sapsız, yıkkın bıkkın, zehir zıkkım
kapkaragümrüklerinizden reziller gibi geçtim güpegündüz,
deliler gibi didinip durdum bir köşede
neler neler uydurdum, derken usul usul sustu usum
ve bir akşam ki, o akşamı yalnız ben yaşamıştım
başucumdaydınız evet, ne varsa sizde vardı,
gün, bugün, beklenti, ihanet, zafer ve kıyamet
dokunuşun, yok oluşun, yok oluşun en güzeliydiniz
gemiler duruyordu yanıbaşımızda birer kişilik
gemiler birer birer kayboluyordu, duramazdım
dokunuşun, yok oluşun, yok oluşun en güzeliydiniz
ve bir akşam ki o akşamı yapayalnız yaşamıştım
güzelim elleriniz, elleriniz boşunaydı
gözlerim, güzelim gözlerinizden uzaktaydı
giden kimdi, bu sefil kentte kalan kimdi
ve bir akşam yanıbaşınızda taş yağştı başıma
ve artık olan olmuştu bana ve bize
ve bizim biricik batasıca sevgili kapkarakaragümrüklerimize
dokunuşun, yok oluşun, yok oluşun en güzeliydiniz
 

Ekim 22, 2010

jeff



güzel adam olduğun için mi?
gençölü güzel adam olduğun için mi?
yoksa sesi ve vokali mükemmel genç ölü güzel adam olduğun için mi?
yahut genç ölü babanın oğlu genç ölü müzisyen olduğun için mi?
yada hepsi birden mi?
- biliyorum ki evet-
bu kadar sarsıyorsun beni, tam olarak emin olamıyorum. sesini ilk duyduğum andan beri vurulduğum adam missisippinin sularında kaybolmuş o güzel ses şükür ki kayıtların var ki hala yaşıyor gibisin...

Ekim 20, 2010

yol şarkılarım vol:6

Hatırlıyor musun kim olduğunu
Hala hissedebiliyor musun
Ne zamandır farkında mısın yokluğunun
Arasan bulur musun kaybolduğun yerleri
Gündüzün geçtiğini farketmedin bile
Anılar sinemasından bir bilet almışsın bu gece
Ömrün küsmek ve pişmanlıkla geçip gidiyor
Bak hala aynı soruyu soruyorsun kendine
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Boğazında yıllanır bir düğüm
Umrunda mı zamanın senin küskünlüğün
İçin öyle sıkılır kimse bilmez neyin var sen bile
Olup bitenleri seyredersin öylece
Yalnızsındır kalabalıklar içinde kim daha iyi bilir ki
Bir ses vardır çözer herşeyi yasaktır duyamazsın
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Boğazında yıllanır bir düğün
Bazen
Gündüzün geçtiğini farketmedin bile
Anılar sinemasından bir bilet almışsın bu gece
Ömrün küsmek ve pişmanlıkla geçip gidiyor
Hala aynı soruyu soruyorsun kendine
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Bazen

bu adama fazla bayılamasam da çook severim bu şarkısını ve bir kaç tane daha var elbet...
bazen yolda yürürken aklıma gelir uyku sersemi gibi ortalığı izlerken bu şarkı takılır durup dururken dilime

başlığı bazen diye atacaktım yine şarkı takıldı dilime yazmak gerek dedim. asıl konunun nevle hiç alakası yoktu neyse sadede geleyim uzun cümlelerden sıkılan insanlar okuyabilir:) bazen yani bugünkü gibi bir günde gereksiz yere -aslında o an bana çook gerekli geliyor tabi- kendimi fazlasıyla geriyor ve şuan olduğu gibi boyun ağrılarımı tavan yaptırıp vücüdumun absürd yerlerinde- kaşımın içi mesela- kocaman kocaman sivilceler çıkartabiliyorum. vesveseyi sevmiyorum desem de bende de mevcut, dizginlenebilir derecede yada ben öğrendim hükmetmeyi yada sadece öyle sanıyorum:) işte böyle zamanlarda sevgili okur- bu da rus klasiklerinin en sevdiğim yazış tarzıdır bayılıyorum hepsine o çağda yaşamayı çok isterdim- ben sanki dünyayı silip atıyorum herşey bitiyor benim içi komplo teorilerim zirveye çıkıyor hayatım altüst oluyor falan filan abartmayı seviyorum aslında kestirip atıp bir başka sayfaya geçme isteğimi bu bedeki sadece henüz bunda hem fikir olamadık ben şahsen bizzat ve kendim:) işin şakası bir yana epey zorlamışım bünyeyi herşey çözülüyor daha sabah olmadan yahu boşuna yormuşum kendimi

annemm:))

arkadaşın bloğunu inceledim öyle güzel bir anne olmayı isterdim imrendim doğrusu aynı şartlarda büyümesini çok isterdim kaanın ama elimde değil şuan... elbet yine iyi bir anneyim öğreniyorum daha doğrusu anne olmayı - 2007 eylülünden bu yana uyanamadığım bir kabusun içinde debelenip durdum ben, ne planlı oldu ki hayatımda bu yaşıma kadar sanki,güçlü bir akıntıya kapılıp öylece yaşamışım gibi hissediyorum geriye dönüp baktığımda... ne öyle mutlu bir hamilelik nede doğum ve sonrası yaşadım yapayalnızdım evet tam anlamıyla böyleydi. sanki tek benim çocuğumdu ve hala da öyle maalesef...
yanılmayın yine basmadı beni bulantılar...
oğlumu seviyorum artık hayatımda sevgisinden vazgeçmeyeceğim biricik bir insanım var, öldükten sonra bile seveceğim onu hissettiriyorum elbet ona sevgimi iremce tabi bazen de o haylaz küçük masum kız çocuğu oluveriyorum unuttuğum iremi çıkarıyorum karşısına ben bile dönüp baktığımda hadi ya diyorum. sevgim yetmesin elbet çığ gibi büyüsün, tatsın anne torpilini yaşasın hiç tatmadığım belki de artık hatırlamadığım...

Ekim 19, 2010

sadece bana ait bir yer istiyorum yani burası sadece bana ait olsun 3-5 m2 yeter bana dokunmasın kimse deniz görsün yeter birde sadece, ben diyorum çünkü burası yeterince kalabalık ben ve deli tayfam burdayız kalabalık ama yapayalnız hüzünlü değil keyifli bu sefer.

Ekim 18, 2010

müzik

bana müzik deyin de daha başka konuşmayın beni en çok heyecanlandıran şey hep müzik oldu ve bundan sonra dört elle olmasa da -yok çünkü adet itibariyle- iki el ve kalbimle o ruhu yakalayacağım kendime inanıyorum:)

yol şarkılarım vol:5

yüzün göğsüme yaslanmış
yeni daldın uykuya
şafak süzülürken odana
güneş düşmüş saçlarına

ilk defa bu sabah
paramparça hayatım bir bütün
sadece bir gece
seninle eksiksizim

yok olup gitsem de
sonumu görsem de
ölümü tatsam da
yenilmem yine de
sonumu bilsem de
ölümü tatsam da
yenilmem yine de
yitip gitsem de
sonumu bilsem
ölümü tatsam da
yenilmem yine de
senin için tüm zaferlerim

kalktım sessizce yanından
yeni güne karıştım
nefesin havada altın tozu
yabancıyım bu duyguya

ilk defa bu sabah
huzurlu, sakin kayıp ruhum
dün gece hayata seninle yeniden doğdum

zaferlerim eveeet demirden elbet bu şarkıyı çok seviyorum hep sevdim ve daima seveceğim her ne kadar demirin orjinalliğinden şüphem de olsa seviyorum bu adamı ve birden fazla şarkısını yani rüzgarı ve klibini çok beğenip sonra travisin klibinden arak olduğunu gördüğümde içimde beliren o bulantı hali geçti artık! dinlenir bu iki şarkı, iyidir demir sadece pentagramla çalışmalarından ötürü bile sevilebilitesi yüksektir benim dokunulmazlarım arasında o da:)

Ekim 16, 2010

bir şey vardı uçtu giti aklımdan zihnim bulanıklaştı bu aralar tempo iyi birşey ama dünde dediğim gibi günde şöyle 2 saatim olsa kendime süper olurdu bu aralar unutuyorum herşeyi b vitaminine devam etmem gerek zira bu tempo oağa kadar böyle devam edeceğe benziyor uykusuz yorgun cep şişkin:)) hadi bakalım hayırlsı

Ekim 15, 2010

saTisfied mind

tüylerimi diken diken eden o güzel ses...
genç ölümlere hayran ben ve o güzel adam...
jeff buckley dingin derin tutkulu ve ölü...
ben bir uçurumun kenarındayım ve o beni hafifçe itiyor sarsılarak aşağı yuvarlanıyorum don draper gibi yüksekten düşüyorum sonsuz bir boşluğun içine bu his var sesini duyduğumda...

Ekim 12, 2010

mai

Mavi diyorsun dönüp içindeki mavi gözlü çocuğa göz ucuyla bile bakmıyorsun iki tane mavi gözüm olsa elime alıp cebime saklasam arada bi çıkarıp baksam diyorsun ya çocukça gülüyorum sana çocuksun sen sadece… o çocuğu al kucağına oturt bahçe duvarına zıpla yanına geç al karşına bir sohbet et belki o anlatabilir sana manasızlığını bu halinin, molekülleri bütünleştirerek algılatmasa beynin, gözün o yanıltıcı renkleri vermese, ters düşse ela gözüne görüntü belki öyle bile severdin maviyi denizin engin gökyüzünün bulutlarla bölük pörçük olmuş mavisini… ama çocuk gönlü mavi olacak anlamadın mı hala sınırla sınıfla işi yok gönlün hey gidi koca ahmak.
Sana da dedim ya –aslında bu kadar aleni demedim- kalbimi kilitlediğim için bu kadar gaddarca yorumluyor olabilirim senin durumunu yani öyle bir ha’ldeyim ki aşkından geberiyorum dese uçurumun kenarında biri bana ona tekme atıp yuvarlanışını izleyebilirim kanlar içinde belki gülümserim bile… acımasız olmuşum ben şaşırıyorum kendime güç dediğim şey beni hissizleştiriyor mu ne

öldürmedin güçlendir bakalım:)

Yazmayalı kaç gün oldu unuttum, ihtiyaç duyduğumda yazıyorum elbet, bir zorunluluk içerisine sokup ondan da kaçmak yanlış olur. Temize çekmek gibi kendimi yazmak benim için… İşim haddinden fazla yoğun bu aralar ofisten bağımsız yaptığım projelerimi aksattım hep, birde amwayi nerdeyse unuttum beynim uyuşmaya başlayacak diye korkuyorum tekrardan. İşten geliyorum Kaan saati başlıyor; yiyip içip oynuyoruz ve o geç uyuyunca bende onunla beraber uyuyup kalıyorum koyun koyuna öyle ana oğul. Oğul ne güzel kelimeymiş içi dolu dolu olunca altını çizerek annem diyor bana gecenin bir yarısı- ben artık iflas etmiş uyumuşken- öpücüklerle beni uyandırmış tatlı varlık seni seviyorum…
Yatıp uyumak istiyorum sadece uzun saatler boyunca yüzüm gözüm şişene kadar hem de:) tempolu çalışmak güzel sürekli şikayet ettiğimi sansa da herkes ben dert yanmıyor sadece anlatıyorum aslında bütün derdim bitmek bilmeyen boyun ve artık maalesef sırt ve bel ağrılarım yoksa geri kalan her şeyle barıştım yada onunla yaşamayı öğrendim.
İki gündür -aslında bugün üçüncü gün- ne yaşadığımı tam olarak kavrayabilmiş değilim sadece normalin üstünde ve çoğunlukla bir ihtiyaçla sarıldığım kırmızı w sigarasından anlıyorum gerildiğimi seviyorum w yi evet ama sigara uzak bana artık eskisi gibi değil arada bir yani senede bir günü söylediğim zaman-en çok sevdiğim zeki müren şarkısıdır kendisi ama zeki müren ayrı bir yaradır kalbimde başka yazının konusu bu- içimde beliren derin hasret yada damlara bakan penceresinden liman görünürdü… dizeleri orhan velinin… hep aynı ruh ha’line sokmuştur beni… hafif hüzünlü ama ağırlıkla melankolik bir baş dönmesi içinde hayal alemindedir irem, o zamanlar sesler kesilir içimin taş plağından yükselir gönlümde açmadan solan bir güldün… der ömrümün sanatçısı biricik güzel insan…
Göç varmış sırada notlarım öyle diyor ama ana başlığı kullansam da ben aynı kıyıya yakın gezsem de farklı cümleler kurmak isterim bir önceki yazdığımdan. Yazdıkça büyüsün istiyorum harflerim kelimelerim dudaklarımın arasından çıkıp uzay boşluğunda kaybolmasın güzel sözler söyleyeyim ve zihinlerde kalsın bir iki cümlem benim yaptığım gibi dillere düşsün konuşma arasında bile geçse kafi benim için… hepimizin derdi iz bırakmak sanırım belirgin bir şekilde olmasa da yada ben kendime itiraf edemesem de sanırım benim ki de aynı amaca hizmet eder kalsın orda biri bulsum sevsin içine alsın saklasın… konu amacından uzaklaşmış görüyorum ki göç evet göçebe ruhum göç halinde yaşamam gerek benim ruhum özgür denedim olmadı da biliyorum yoksa herkes öyle diyor, bana sonsuzluk kadar sıkıcı geliyor sabitlik, akite neden bulaştım bilmiyorum yani cemaatin izni olmadan olmuyor mu hiçbir şey elbette ki oluyor alenileşmesi yada yaygınlaşması sapkınlığa sürüklüyor belki her şeyin umumi kılınmasına da karşıyı bir noktaya kadar ama bir bırakın kardeşim bakalım ne oluyor… ben rock’n roll bir hayat yaşamak istedim yıllarca yani 16ımda 17imde 18imde 19umda ve hala bile ve hatta nefes aldığım sürece… pişmanlığın yada keşkenin boşunalığını öğreneli çok oldu ama şöyle geriye dönüp baktığımda olmak istediğim noktanın tam zıttındayım aynada ters yüz olmuş aksim sanki ama kaanım var diyorum, o var yorsa da beni en mutlu eden şey o, onunla beraber farkını unuttuğum hayata uyandım onunla keşfediyorum tekrardan hayatı sanki ben de onunla ilk kez görüyorum bir kelebeği o ilkini yaşıyor ben onun heyecanını tadıyor keyif alıyorum yaşamaktan…
Bazen kaçıp gitmek istiyorum bu akşam ki gibi ve yine o malum cümle nereye irem kaan var onu da al bas git bu evden ama nasıl biraz daha sabır diyip çalışmaya koyulmak gerek ama daha değil bitmedi yazacaklarım bu akşamlık. Tek derdim insanca yaşamak, yürümek, koşmak, nefes almak, kahkahalarla gülmek doya doya ağlamak ve beni anlamasa da tam olarak öfkelenmemesini istiyorum neden anne diye sadece bizim için oğlum dediğimde kızmasın bana.

Ekim 05, 2010

hastalık

hiçbirşey küçük bir çocuğun hastayken ağlamalarını örtbas etmeye çalışmak kadar telaşlı olamaz sanırım

yağmur

Bugün kasvetli bir gün sabahtan beri zırıl zırıl yağan yağmur beynimde bir uyuşma ve bünyemde bir uyuma uyuşukluğu bırakıyor. Arada bir camdan baksam kitabıma yumulsam yarı uyanık hayaller görsem ve vakitsiz olsam ne acelem olsa ne de işim…
‘Sanılmasın yine basmış onu bulantılar
Yanılmasın öyle dalga geçen yabancılar…’

Bu şarkı bana cuk diye oturuyor çoğu zaman yada böyle karamsar yada sinirli sanıldığım zamanlar ben sadece melankoliyi seviyorum. Beni hep geç anlayanlardan ilkinin seçtiği şarkıydı bu her dinlediğimde gülümsemem ondandır…
Ve yine; ‘bugün yağmur bir kadın saçıdır yeryüzüne dökülen’…

Ekim 04, 2010

ah bu ben

Artık kendini oluşturmuş en azından bu yolda epey yol kat etmiş insanlarla konuşmak ve yaşamak istiyorum. Güç gösterisi yapmaya çalışan koca ahmaklara küfür etmek geçiyor içimden. Dünyaya ve insanlığa hükmettiğini sanan küçük ahmaklara sadece güldüğümü söylemek istiyorum. İçimde dalgalanan öfke bebeğinin saçlarını okşayıp sakinleştiriyorum. Yazmak iyi geliyor öylece saçma da gelse dönüp okuduğumda, içimden söküp atıyorum hasta fikirleri böylece ne düşünüldüğü de hiç umurumda olmadı hayatım boyunca ben kendimi bilirim gerisi boş laf.
Kendimi bildim bileli öfkeli biriyim yada çabuk sinirlenen biriyim desem daha doğru olur özellikle cehalete ve ahmaklığa karşı… çoğunlukla zararını gördüm bu durumun elbette. Nasıl mı? fevriliğimden ötürü haklı iken haksız duruma düştüğüm çok oldu çünkü gözüm döndüğü an kendimi ifade edemiyorum kızgın bir boğa gibi öldürülmeden durdurulamıyorum burada yükselen burcum devreye giriyormuş sanırım:) her ne kadar inkar edip dursam da boğa etkisi ciddi derecede varmış şu zamanlarımdan önce yada sadece son bir yıl diyeyim, şimdi tekrar kovaya dönüyorum memnunum da bu halimden ama agresif halim hep baki kalacak. Bunun doğruluğunu tam bilemesem de bu benim tespitim yükseleni ve burcu zıt olan insanlar kendi içinde tutarsız ve sürekli kendiyle hesaplaşıyor yani benim açımdan en azından böyle. Aysel girel diyordu ya neden evinize kimseyi sokmuyorsunuz sorusuna ben tek başıma çok kalabalığım diye bende öyleyim yazar oynar konuşur sohbet ederim saatlerce kendimle:) çoğu zaman da uzun süreli iletişim kurmayı sevmem yada aklıma gelmiyor ihtiyaç duyduğumda üç beş dostum var onları ararım yeter ziyadesiyle… Dolmuşta iken sabahleyin yani işe gelmek için dolmuşa bindiğimde bunu düşündüm hep diyorum ya kedime ‘hadi kalk gidiyoruz irem’ diyen bir dostum olsun istedim şimdi oldu ama ben bunun hayal kısmını sevmişim sanırım yada sadece artık eski coşkum yok yada var da sadece sorumluluk ağır basıyor.
Önceden eskiyen eşyamı hemen atardım yensini almak isterdim hemen artık
-kulaklık hariç tabi müziği pürüzlü dinleyemem artık- onarmayı seviyorum aslında bu yaşam felsefem bile olabilir ‘onarmak’ ne güzel kelime…
Bu ay sarman kitap klübümüzün –isim harika üstad bu arada – ilk devir edişinin son kitabı katre-i matem. İsmi bile bam telimi titretiyor, içimde seri bıçak darbelerile yara açıyor. Lise de divan edebiyatı derslerini hep sevmişimdir alt yapının sağlamlığıyla kolay kavramanın verdiği rahatlıkla elbet… Harflerin ağızdan çıktığı anki ahenk bile yeterlidir ziyadesiyle üstadım, mısra sonu kafiyelere düşkün değildim hiçbir vakit ama hayatın her tarafını sarıp sarmalayacak bir ahenk gerek insanlığa…

93

         Geçen salı gitar kursuna başladım yeni dostum olmasa ben bir 12 yıl daha beklerdim -kaan büyüyüp anne gitar çalacam diyene dek en azından- sanırım.hayatımın son on yılında hep gitarım vardı ama ben korktum hani çok biliyorum ya beceremem diye ders olayına hiç girmedim. Gerçi hala korkuyorum çalamamaktan ama bakacaz artık geç de olsa zorlayacam bir süre kendimi. Zamanı geldi de geçiyor artık aslında iyice bir sirkelendim kendimi toparlıyorum, bu evden kurtulduğum zaman ilk yapacağım şey sağ ayak bileğimin iç tarafına peace dövmesi, birde sol kaşıma piercing ne çok istemiştim bir zamanlar yaw, sanırım birde sol kulağımdaki boşlukları doldururum:)  
        Gerçi benim yaptıklarım bile sivri karşılanıyordu o zamanlar şimdi herşey normal geliyor yada geçici bir dönem olduğu mu kavrandı çok bilmiş ebeveynce...  malesef içerik boş gençlerde en azından büyük bir çoğunluğunda böyle diyorum çünkü üzülerek izliyorum genç bakışta o malum şahsın bugün tekrar olsa yine ihtilal yapardım demesi üstüne tüm anfi ayakta alkışlıyorsa o kendini bilmez hergeleyi cidden içler acısı bir durumdayız... Sanırım cehaletin bu kadar yüceltildiği başka bir ülke yoktur umarım yoktur ve hatta bu dingillerin soyu tükenir gerçek sarışınlar gibi... tamam alakasız olabilir ama esmer tenlerine yakışmadığını göremeyerek yada kendilerine itiraf edemeyerek saçma sapan olan hatunlara sövmeden geçemeyeceğim:) esmer iyidir hatunlar aptal olmayın:)