Aralık 31, 2010

karşıyız karşı herşeye karşı

evet eskiden öyleydim belki ama şimdi hala barındırsam da o hali eskisine göre daha mantıklıyım çok da dobrayım hehe neyse mevzu bahis kasılmış halde söylenen cümleler ve konuşmalar ben sevmem öyle özel gün falan punk hallerimizden kalma bir durum belki bilmiyorum belki de yakıştıramıyorum öyle hanım hanımcıklığı hala kendime bundan kaynaklı da olabilir. belki sadece hep daha önemli şeyler olduğu düşündüğümden hayattta bu da bir ahmaklık türü biliyorum ama sevmiyorum ben ne mi istiyorum gerçek bir hayat hissedebilen eleştirebilen insanlarımdan oluşturduğum dünyamın sürekliliğini istiyorum ve bir klişe de benden; umutsuzca barış istiyorum insanların birden bire insanlığın manasını kavrayabildiği bir evren istiyorum birde ürkütücü bir sona doğru giderken susuz kalmayalım istiyorum birde hep karamsar olmamayı diliyorum :)

Aralık 30, 2010

git artık ikibinon

bugünün biteceği anı iple çekmekteyim doğrusu 1 projem ancak yoluna girmişken diğer üçünü nasıl yetiştireceğimi düşünmekten bana daral geldi sırtım dehşet ağrıyor ellerim uyuştu yahu bu nasıl bir işkence halidir bitmiyor:( benimki gibi uyku böcüğü yoktur sanırım üç enerji içeçeği bile bana mısın demiyor bir kahve içeyim u vakit ki hiç sevmem amerikan tarzı kahvaltıları kahvaltı dediğin bol yumurtalı peynirli balla envai çeşit reçelli olur ve kızarmış ekmek elbet :)

Aralık 29, 2010

oğlummmmmm

en güzel cümleler bunlar ;
oğlum seni çok seviyorum cevap: ''bende''
öpücükten bunalmış bir çocuktan ''anne dur ya''

Aralık 28, 2010

beşe beş kalmışsa nolmuş

şimdi gidip üç saat uyuyacam son dört gün artık iyice zaman daraldı işlerde yoluna giriyor aslında plan dışı olmasaydı şuan mışışl mışıl uyuyor olabilirdim neyse bitiyor artık. konum bu değildi elbet ben yine fonda aynı şarkı yine filmim ekranda çalışırken arada da filmin görüntülerine bakıyorum tom tomun intihar sahnesiyle başlıyor ya film aklıma birden o görüntünün gerçeğini gördüğüm an geldi durdum dondum bir sigara yakasım geldi boşlukta asılı bir insan ama durmadı çarptı hızla koa bir kütle etten kemikten bir insan yere çakıldı durdum baktım beynim uyuştu hissizleştim yine öylece havada kaldı ya bi kaç saniye

Aralık 26, 2010

singapur




ben bu iş yoğunluğumdan ve uykusuzluktan kaynaklı migren ağrılarımdan; uyuşmak için aldığım ağrı kesicilere takviye olarak dünyadan haberdar olmakla yada daha doğrusu farklı bir dünyanın mevcudiyetinden haberdar olmak kaydıyla ufak uyarıcılara maruz kaldığımda kurtuluyorum bunu farkettim bugün ve mutluyum bunun için şuan evet bu gece sabahlamam gerek ama mutluyum içimde bir iş yapmanın saadeti var çünkü:) evet bir dünya var benim dışımda içimde ve bir dünya ki benim o küçük dünyamı da  kapsıyor beni herkesi ve herşeyi buralarda kaybolmamaya gayret ediyorum ben sadece

milla jovovich & Jeremy Davies (The Million Dollar Hotel)

                                                             the cure den de dinledim sevdim tamam elemanın sesinin büyüsünü de pek seviyorum ama ama bu daha iyi geldi bana bu filme tutkunum ondan sanırım tekrar tekrar dinlediğim ender şarkılardan nereyi açsam ilk fonum bu şarkı :)

Aralık 23, 2010

iş yoğunluğumdan ötürü mecburen ara verdiğim gitar kurslarına başlamak istiyorum artık bir hafta kaldı sonrasında gecelerim benim en aznıdan şükür bitiyor :)
sözleri kesmiyor şarkıların dinlemeden müziğini yani ben okurken müziğini de dinliyorum içimde ama size yavan geliyor sözler sanırım o yüzden şarkıları da ekledim hepimize iyi gelsin beni benden alıyolar çünkü... ben yüzümü dökerdim bu şarkıyı dinlerken evet hele yalnız sen misin bi düşün zincir oranda buranda derken sezen, evet ben en çok sezenden sevdim bu şarkıyı şebomdan değirmenler sezenden yüzünü dökme küçük kız bülent ortaçgil tribute albümünün en iyileri, pencere önü çiçeği de benden torpilli onu da çook severim kim söylese sevecektim zaten böyle sonsuz kredi vermeyi seviyorum insanlara anlamıyolar o başka:)

Aralık 21, 2010

yol şarkılarım_29 PeNCeRe öNü ÇiÇeĞi


ne şebnem görmüştür ne kırağı tanır... her kelimesini sevdiğim ender şarkılardan ik onumda zirveye yakın bir şarkı

yol şarkılarım_28-Sezen Aksu-Bülent ortacgil Yüzünü Dökme Küçük Kız-HIROSHIMA

her siyahın bir beyazı geceler gündüzü de var-mı-dır derim ben her bu şarkıyı dinleyişimde teoman yorumu da güzel ama sezene öyle çok yakışmışki bu şarkı bende onunla bütündür

yol şarkılarım_27



Gözlerim kör karanlıkta
Kör kuyunda
Boğulursa,
Tenim benim olmadıysa
Yitirilmiş,
Tutsak olmuş,
Düşman olmuş,
Milyon defa tekrarlanan
Hayatımsa
Gizli bağın çözüldüyse
Yollar varsa
Pahalıysa
Uzun, kısa ya da darsa,
Artık hiç farklı omayan,
Sıkıldığın,
Hayatınsa

Aslında yollar
Yalanını görmez, yaraları sarmaz
Hiç bitmez
Aslında yollar
Daralıp açılmaz, sonuna da varmaz
Hem varsan da
Farketmez ki.

Oldu, oldum, çocuk kaldım
Yüreğimden yaralandım
Bir yer olsa
Huzur sunsa
Dizlerim üstünde çöksem
Sonsuz yolu aydınlansa
Günün ilk ışığında
Son bir kez nefes alsam
Kaybolasam gözyaşında
Ya da ilk kitabında

Mete Ozgencil: Olmalı

Aralık 20, 2010

omerta

     Yerimlerime eklenmiş bir adres beni birden afallattı... Yıl 96-97 falan olmalı, babamın kitaplığında bulduğum o meşhur kitapla büyülenmiştim o ürkütücü dünyaya ama online oyun sitesi imiş benim pcdeki omerta yani mafyanın suskunluk yasası kelime manası ile.
       Bir silahsızlanma-genel bireysel değil- yanlısı olarak  ne kadar karşı olsam da benim bile vurulduğum iki kere okuduğum baba kitabı ve sonrasında serinin ilk iki filmi...  Üçüncü filmi beğenmedim tamam andie garciayı sevmememin de etkisi olabilir  bu  yorumumda ama kötüydü yine de napiim... Mesajınız var'da hanks  filmden baba cümleler söyleyip sonrasında erkeklerin hayatında bu filmin öneminden dem vuruyordu, bende o vakitler kitabı satır satır hatırladığım için ayrı bi sevmiştim bu filmi de... 
       Romanda beni en çok etkileyen aile bağları ve sanırım o sadakat duygularıydı ve birde kudret herkesi etkiler tabiki beni de:) ve tabiki al pacino nun o toy karizma halleri pısırık -onların değimiyle  öyle aslında gayet insan-  mike iken birden içindeki babanın -şartlar oluşunca- dışarı çıkması  ile hain ve pasif abisi fredo yu öldürtecek kadar acımasızlaşmasına kadar varması olayların. Dramatik olay örgüsü ve çarpıcı sahnelerle süslenmiş ilk film.  Alt tarafta motorlu bir numara haliyle zihnime kazınmış bir marlon brando ve sonrasında o kendini salmış brandoyu bütünleştiremiyorum doğrusu böyle güzel insanların kendini salma lüksü yok bence marilyn gibi dean gibi genç ölselerdi dedirtiyorlar çirkin yaşlananlar bana... Aslında film kitabın belki üçte birini bile kapsamıyordu ondan tam kesmemiştir beni yada hep kitaplar çok beğenilir filmler az ,aslında kitabın tamamını yansıtmasını da beklemek saçma çünkü koca bir film çıkmış nasıl tamamını anlatsın ama ruhu iyi yakalamışlar o ayrı . Yönetmen Coppala olunca şaşırtıcı bi durum yok:)  Filmleri bir bütün gibi ele aldım   zaten izlemeyen yoktur diye düşünmekteyim aslında fazla söze hacet de yok ama yazmak istedim bana kalsa daha çok uzar bu yazı. Bir konuya daha değineceğim filmde ve her oynadığı rolde harikalar yaratan robert de niro, bence filmde en takdir edilmesi gereken odur... Genç vito corleonenin nasıl baba olduğunu ilk cinayetini o kusursuz oyunculuğuyla bence al pacinoyu bile geçmiştir. Mario puzo kitabın arkasında zevk düşkünü bi şişko olarak da gözükse cidden kitap filmi en az üçe katlardı başarı olarak tabiki.



Aralık 19, 2010

iyiyim

dünden bu yana iyiyim geçti sanki hafifledim tekrar sanki bir örtü kalktı ruhumun üstünden sanki :)

Aralık 16, 2010

koku

yıllarca takıntı haline getirdiğim uzvumun çalışmasından epey memnunum ve hatta koku deliliğimi farkettiğimde sanırım orta okul birinci sınıftaydım hastalık gibiydi bi dönem benim için koku, hala arada aklımı uçurduğu olmuyo değil başımdan ya neyse derste sol bileğimdeki saatimin altını kokluyordum sağa sola bakıp 60+1 kişiden biri - ulan altmış yahu şaka gibi tabi ben ilk sırada en küçükler kısmında yer aldığım için hocayı net duyan şanslı uslu öğrenci-  beni deli ilan etmesin diye kolaçan ediyordum ortalığı yıllar geçti hala bilmem biri gördü mü bilemiyorum artık herkesin böyle aptal sırları vardır eminim önemsiz mi yoo bence değil önemli olan ne ki ölüm ve doğum dışında yada trajik kazalar belki deprem vs. dışında ne ki bu kadar büyüttüğümüz bunların dışında

diskotek

bu şarkıyı dinlemeye dinlemeye unutmuşum hadi onu anladım da klibi nasıl unuttum buna anlam vermedim korkunç keyifli yaa ben bu denizin neresini beğeniyom anlamadım doğrusu şaştım bi daha kendime bi de iyiki kız doğmamamış yeminlen evde kalırdı :)) Efkarlı bi başlangıç yapacaktım da keyfim gelsin şarkyı dinliim dedim lavuk oldum sanılmasın yine basmış beni bulantılar sadece uyuyma ihtiyacı içersindeyim yoksa ayığım sadece bir akşam dağıtmam lazım şu işleri bi yoluna koyiim o da olacak elbet

Aralık 14, 2010

kırmızı alarm

          Lisede bir hocam vardı biraz çılgın biriydi yani bir öğretmene göre elbette yoksa bungee jumping falan yaptığı yoktu aslında bizim okula göre farklıydı onun anlaşılmadığını düşünüyorum çevresinde neyse uzun lafın kısası kuran dersinde okumayanlar diye bir liste konurdu masasına izindeki arkadaşlara binaen :) bir gün ders sonrası o kağıdın üstünde kırmızı kalemle kırmızı alarm yazıyordu  -topu topu 28 kişiydik okulun ilk fen bölümüydük yanılmıyorsam lise 1den itibaren elene elene o kadar kalmıştık seçilmişlerin seçilmişi, bende neo oldum zaten sonunda seçmelerin :) kapa parantez.
         Asıl konu bu değildi elbet bu akşam eve geldim bi oh demeden tekrar çalışmaya başladım şuan sadece kendime zaman ayırıyorum çünkü sinirlerim yıpranmış bir halde işte asıl konu buydu; bu ay dönümünde tüm hatunlar ay görmüş kurt adam gibi oluyolar ya hani çok münasebetsiz bir zamandı işte dün öyle münasebetsiz yerde ve zamanda olur ya hep öyleydi işte. buyazıyı yazmayı da bir türk olarak wcde aklettim bu da ayrı bir komedidir. Dilimde mavi sakalımın konuyla alakasız -yani yazılış amacı itibariyle gayet sert bir politik şarkıda olsa da ben   ''biiz dolaştık bahçenizde koparmayı çok sevdik diye başladım hehe neyse öyle işte

Aralık 12, 2010

million dolar hotel

bu filmi büyülenerek tom toma ve millaya aynı anda tutularak ağzım bi karış açık izlemiştim aslında tik laviniam ve ben yıl ikibin yer ankara metropol sineması büyülenmiş gibi araya çıkıp aceleyle bi sigara yakıp şuleye dönüp beğendin di mi canım demiştim de o da buğulu gine bana bakıyordu ikimizde sanırım tomtom gibi bi aşık istedik eloise olmadan tabi ki tim rothu da pek severim ama o pis adamdı filmde o ayrı bak yine aklıma hayvanlar melekler insanlar geldi tim roth diyince izliim en yakın zamanda ben bi de düşler ülkesi ve big fish izliiim üstüne

w sigaram

şuan rahat nefes alsam bir sigara yakardım sanırım kahve sigara iyi giderdi kahve sigara probina otoket meryemin proce beyni sulanmış irem birazdan anneciiii diye çığırarak gelecek kaan bitmeyen işlerim ve ben tembel irem:))

yol şarkılarım_25

şimdi geçmek süresini dinlerken farkettim ki kargo sevdamı hiç yazmamışım.  Yalnızlık mevsimine dek ki bu da kargonun zirvesidir bu noktada bırakmalıymışlar bunu yıllar sonra kötü şarkılarını dinlediğimde farkettim yine neyse ve y.m dahil kargo grubu benimdi severdim en çok ben severdim :) Herkes kendini özel sanar ya belirli bir yaşa dek bende öyleydim elbet bu albümde çok iyi şarkılar ver elbet m.ş.ş sağolsun böyle diyorum çünkü memetin askere gitmesi itibariyle kargo benim grubum değil artık ama o zamana dek sonsuz bir sadakatla bağlıydım ve hatta heryerde takip eder radyo kayıtlarını falan tutardım -o zamanlar birde radyo tutkum vardı ne güzel günlerdi geyiğine dönmiycem yine- tekrar tekrar dinlerdim neyse ne diyordum işte bu albüm satışa çıkacaktı işte bir hafta bekleyemeden rüyamda dinlemiş albüm kapağını falan rüyamda görmüştüm ne çılgınmışım yahu:)
   

aile

şu an konsantre problemi yaşıyorum belli belirsiz bir telaş var içimde ama agresif bir ha'l öyle pırpır mutlu durumlar değil bu affedemeyiş neden anlamıyorum kendimi bana ne ne haddime neden hala bu kadar öfkeliyim bu yaşta kendime şaşıyor ve kızgınlığımın bi türlü geçmeyişinin verdiği yorgunluk iş yoğunluğumla birleşip beni daraltıyor yanımda biri yoksa iyiyim de tahammül sınırım yine daralmış üzülüyorum içten içe ama acımasızlaşmışım onlara karşı sonsuz bir kayıtsızlık yüzümde küstahça duruyorum yanlarında içim el vermiyor aksine:(

yol şarkılarım_24

      Bir gün izlediğim bir görüntüyle hayatım değişti.
Demek isterdim diyorum çünkü öyle birşey yok maalelef, bu da nerden çıktı dersin sen şimdi açayım biraz -liseden bu yana gramer bilgimi epey yemişim yahu noktalama işaretlerinde hep çuvallamışımdır hele satır sonralarına ne koyacağımı hiç bilemezdim hepsini birden koyduğum için lise edebiyat hocam takılmıştı bi onu hatırlıyom birde gülsüm herkez yazmıştı onu net hatırlıyorum o yüzden bu iki hatayı daha yapmadım sadece hayatımda gerisi hep tekrar...
Neyse nerde kalmıştık bir şarkıydı mevzu bahis teomanı tanıdığım şarkı, o şarkı ki üstad demişti ki ben teo  dinlerken bu ne la ekmek su ne dio bu :) o o zamanlar fd. delisi tabi sonra yıllar içinde ben f.d delisi o teo delisi oldu tabi ki f.dnin çuvalladığını benim de kendime itiraf ettiğim zamana dek ama ne gariptir ki şimdi ''yüreğim geniş yollarım dar, bana biraz yalan söyle bu gece ihtiyacım var diyo feridun kulağımda ne tevafuk... Görünüşe aldanmamak gerek ben f.d aşığı olmadan evvel bu ne biçim erkek la çok naif diye huylanmıştım taki köprüden önce son çıkışı alana dek tabi ama orjinal alt yazılı ile zirvesini bulduktan sonra o da bırakmalıydı bir çokları gibi cık cık.

milla







pazar

"yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"
demiş ya cemal süreya ağzına sağlık diyorum, bu ölümlü dünyada üç saate hiç bişey yememiş gibi de olsak hem bugün günlerden pazar hem mis gibi renkli bir kahvaltı düşüncesi bile burnu tıkalı zor nefes alan migreni tuttum tutuyom diyen benim bile yüzümü güldürüyor güzel neşeli kahvaltılar efendim günaydın dünya:)

Aralık 11, 2010

Nirvana- Aneurysm "Music Video"

cobain



yol şarkılarım_23

sayı itibariyle en sevdiğim rakama denk geldi konu nazan öncel bu kadını sadece harbi oluşu itibariyle bile sevebilirim yani kunduram sandukam zembilime,ağlama gönlüme, zor dünyaya, bu havada gidilmeze, bana özele, hep yalnıza, geberiğe özgür çiçeğe gidelim buralardana ve bi sürü şarkısına ihtiyacım yok aslında tekçe demirden leblebi bile yeter ya da yetmez hepsini istiyorum son dönemi katmıyorum artık pek takip etmiyorum nazanı ama benim için yeterince şarkı yaptı sevdirdi bana kendini ömrüm boyunca seveceğim onu artık sadece şu sözler için bile;


bir ben miyim bu kadar az bu yoksulluktur
ne haram yedim ne egildim bu yalnizliktir
ya cok sevdim unutuldum
ya birinde cok sey buldum
bir gecede aska durdum
aglama gönlüm gönlüm aglama
insan diyorlar aslima aslimiz topraktir
bu gönül bir asktan anlar ömrüm bir seraptir
ne dogruyum ne de egri
yasadigim nerden belli
bu garipligim az sey mi
aglama gönlüm gönlüm aglama

yol şarkılarım_22

   leaving on a jet plane fiona apple'dan dinlenir beğenilir bu hatunu yıllar yıllar evvel rollun bir sayısında röpörtajını okuyarak tanımıştım ün.1.sınıftı yanlış hatırlamıyosam sene ikibinbir falan oluyor demek neyse ben ve camel sigaram ve yeni aldığım en sevdiğim derdilerin liste başı rollum sarmaş dolaş olmuşken sigaramdan kül parçası tam gözünün kenarına dökülmüştü bu hatunun ve ben öylece kalıp gözyaşı başka bir insana bu kadar yakışabilir mi diye düşünerek onu izlemiştim bir süre...

yol şarkılarım_21

kurbandan son sözü yazacaktım mp3 playerımda bir sonraki şarkı sorma bir öncekisi kurbandı seçemedim u albümün tamamını yiyip yutuyorum  hepsini ayrı ayrı seviyorum siz seçin seçmiyorum işte
  1. Intro
  2. Gelme
  3. Ben Değilim
  4. Yalan
  5. İstersin
  6. Yalaka
  7. Sorma
  8. Kurban
  9. Yemen Türküsü
  10. Dur Gitme
  11. Son Söz
  12. Wonderful Tonight
  13. Outro

cennet

    cennet manası itibariyle ikinci ismim olmaktadır efendime söyliiim, ismi lazım değil bir gazetenin kare bulmacasında öyle güzel sormuşlardı ki ismimi -öküzün teki cennet mi sen mi diyip sinir etmişti ya onun da ismi lazım değil elbet uzak dursun uzak olmak için bana- şimdilik şu kadarını hatırlıyorum divan edebiyatında sevgilinin yanı

depre-m-sif

      Ben ruhsal çöküntüleri es geçen en azından bunu zaaf olarak gören bir insan olarak bunca yıl her debelenişimi zar zor da olsa yalnız başıma aşmış bir insanım yada bana öyle geldi bilmiyorum tutunduğum farklı şeyler oldu elbet, yalnız derken yapayalnız değil elbet! Dünya tarihinde o derin boşluktan hiç destek görmeden kurtulmanın yolunu kimsenin bulamadığını düşünüyorum, diye de koca bir laf atıyorum ortaya... Çoğunluğunu müzik müzisyenler oluşturur dostlarımın bi sürü insanım var konuşmadık yüzyüze belki evet ne olmuş ben onlar kadar ruhuma yaklaşanı görmedim hem de etkilemeye falan çabalamıyorlar karşıma geçip çaktırmadan. Ne diyordum bi yandan müzik dinliyorum ve boğazım ağrıyor hasta olup yatma lüksüm bile yok esir gibi oldum hayatımın içinde:(  -patti dinliyordum koşmak gerek cidden bu şarkıyı dinlerken içimden atlılar geçti doludizgin- neyse işte bu aralar rüzgar esse  fırtına olarak geçiyor içimden ürküyorum kendimden, vesveseye düşmemem gerek biliyorum ama kontrol manyaklığımı bırakalı epey dağıldım ve toparlanma aşamamda ne kadar az zarar görmeye çalışsam da kendimi markette alışverişte görüyorum ve ne oluyor irem yine diyorum. Depresif dursam da çoğunlukla o hal hep düşünme halinde olan beynimin tasarıları arasında kaybolmamdan kaynaklı olduğunu söylemem gerek doğrusu ama bu sıra farklı öyle değilim işte nasılım tam da kestiremiyorum ama yazıyorsam o kadar da değil diyorum şimdilik.

en

    Hiç sevmem en çok bir şeyi sevmeyi daha doğrusu bu soruyu... Hala bunu bilmeden çocukça bir saflıkla sorabilen heyecanlı insanlar da yok değil hani ya etrafımda ama mideme bir bulantı geliyor boş adam işi bir uğraş daha. Tamam insanları ben de merak ediyorum ama sadece bunu düşünerek yaşamak yada günlük hayatında 10-15 dakikadan fazla bunu düşünmek te ciddi bir zaman kaybı doğrusu... Ben de düşünüyorum elbet farklı hayatları farklı ülkeleri kendimi bazen amelie gibi düşünürken buluyorum öyle uçup gitmiş hayal aleminde öyle muzip muzip olmayı çook seviyorum hele hava da ılık bir rüzgar etrafta da pastel renkler varsa -hemde giresunda- renkler kokular ve sesler... Böyle bir film çekmem gerek hayvanlar melekler insanlar  ve big fish kadar uçuk ve güzel  olsa içime sinse altına imzamı atsam, hayal kursam sade ve sadece boyun ağrısına kalmadan geçinsem hayatın özünü görmüşken geriye dönmem gerekmese istediğim kadar kaynaşsam insanlarla gerektiği kadar bana göre sadece, masallardaki gibi sevsem -bunu yaparım ben aslında- sevilsem. Bir ortaçgil şarkısı fon olsa hayatıma -belki bozburun olur- ilerde elbet şimdi biraz daha renk katmam gerek hayatıma ama önce kendime kalmam gerek...

Aralık 09, 2010

Vedat Sakman - Cennet

Acıyor


 
Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzlugundan insansoyunun
sevgim aciyor

Biz giz dolu bir sey yasadik
onlar da orada yasadilar
Bir dagin çarpikligini
bir sevinç sanarak

En basta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahasi gün isigina vurup ta
ötede beride yansimayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptigi frengi
Öbürünün bir kadindan aldigi verem
Bütün ishanlarinin tarihçesi
Bütün söz vermelerin tarihçesi
sevgim aciyor

Yazik sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocugun bile
O kadar korunmus bir yazi yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim aciyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Daglar kararip aydinlanacaklar
Ve o kadar

Tavrim bir seyi bulup cosmaktir
Sonbahar geldi hüzün
Kis geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim aciyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse

Eylül toparlandi gitti iste
Ekim falan da gider bu gidisle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar
.
Turgut Uyar
.



Aralık 05, 2010

kadınım

         Orda olamama hal'i beni hep yormuştur. Kendimden yola çıkarak yitikhürdenizimi arayışım sırasında kendimi yitirmiş biri olarak, yaşadığım insansı ilişkilerin içinde bu halden geçtiğim dostluklarım oldu evet ama sadece dostlukta diğer ha'lde sorunun karşı taraftan kaynaklı olduğunu düşünüyorum artık! Önceden; herşeyde olduğu gibi  bunda da kendime yüklerdim tüm suçu ama artık devir benim devrim... Şaka bi yana artık kendimi çuvaldızla delik deşik etmekten vazgeçtiğim için karşı tarafın eksikliklerini de kabul ediyorum ve ilan ediyorum ben bi yalnız ruh eşini bulamamış hep hata yapmış bir insan olarak ne kadar artık istemiyorum vazgeçtim o sayfayı kapadım desemde bana şöyle teomanın dediği gibi kadınım dese biri dibim düşer hemen:))

Kasım 29, 2010

Jeff Buckley- Satisfied Mind

tefsir

    Uzun bir aradan sonra iki saat te olsa sınava girmek ve sıkıcı bir sınıfta oturmak mecburiyeti ciddi derecede rahatsız etti beni doğrusu. 5+3 4+2 toplamda 14 yıllık eğitim hayatım boyunca sözlüler ve okumalar dışında -anlatmayı saymıyorum o en büyük kabusum olmuştur her zaman- sınav sonrasıdır en sevmediğim şey... Herkesin ortak şikayetidir belki ama ben ciddi derecede sınav sonrasında kendimi koca bir ahmak yada daha doğrusu bir gece suda bekleyip de şişmiş kocaman bir et parçası gibi hissediyordum bugün de öyle oldu işte. Şimdilerde oturduğum ilçenin aynı isimli lisesinde bahçede bi camel içtim ve düşündüm o çirkin betonarme binaya bakarken, on bir yıl olmuş liseden mezun olalı dile kolay, hayatımda o kadar çok şey değişti ki yazsam kollarım tutmaz olur belki ama gereksiz detaylarda kaybolmadan konunun özünü anlatayım; sadece kızların bulunduğu bir lisede okumak eğlenceli olsa da benim gibi ev kuşu-asosyal biri için epey zorlayıcı oldu sonrasında karışık eğitim faslı aslında hayatımda yaptığım bütün ahmaklıkların bu acemiliğimden kaynaklandığını düşünüyorum. Eğitildik belki de taze dostumun dediği gibi boyumuzun belki de üç katı yüklendi bilgi ve bundan tartamadık bocaladık evet pişman olmadım okul tercihimden -on buçuk  yaşındayken neyi tercih ettiysem sorulmuş gibi- sadece biraz da hayatı öğrenseydik yani ikili ve çoğul ilişkileri de öğretselerdi o eğitimin yanı sıra öyle şaşkoloz kalmazdım ankaranın göbeğinde bir başıma... Suçlama değil elbet bu yani kimi neyi suçlayacam ki şuan yada elime ne geçecek bundan ama kendimi güçlü bir akıntıya kapılıp sürüklenmiş ve ziyan bir hayat yaşamış biri olarak görüyorum öğrencilik ve sonrasında ta ki yakın zamana dek.

Kasım 28, 2010

hiç birşey gece kadar rahatsız etmiyor

      replikas değil konum, zira pek severim her ne yaptılarsa bu zamana dek amma bu gece yine ben hep ben... bende şöyle bi hal belirdi bilerek yada bilmeyerek yada yine tylerım çaktırmadan yaptı -buna da bi isim yakıştıriim hemen wampirella olur iyi olur buda kendime verdiğim isimlerimdendi  iyi de olur, tamam sustum- bilemiyorum yıllarca hep başkası ve ları için yaşamış olduğumu farkedeli artık hep ben diyorum bize benlik değil hep bizlik öğretildi ben bunu bildim bunu söyledim iyi de yaptım belki ama aşırıya kaçmasaydım iyi ederdim. Keşkelere düşmem artık ama kendimi değersiz hissettiren kimselerin yanında gerektiğinden fazla durmayalı daha iyiyim. Konu yine dağıldı  yazdığımı sonuna kadar okuyabilene helal diyorum ve devam ediyorum geceyi artık sadece uyuma halinde geçirmek ve sadece rüya aleminde yaşamak istiyorum remnremirem olasım var sadece.       
      Sadece düşünmek, gerektiği kadar konuşmak yada o an içimden geldiği kadar konuşmak , düşünüp  durmak öyle müzik dinlerken dakikalarca umarsızca bunu istiyorum şimdilerde... Aslında tekrardan dünyamı ve sonra dünyayı  keşfetmek ve oğlumla kendi dünyamızı kurmak arzum ... Belki sadece kaanın gözünde, gülüşünde , beni yoran hırçınlığında, annem diye sarılıp beni öpüşünde, beni kollayışında savunuşunda mini mini bir küçük adam havalarındayken bile melankolik çocukluğumu onun yüzünde gördüğümde içimi burkan bir hal var ,erkenden ayrılık moduna geçiyorum hemen en mutlu anımda bile hemen hüzünlenebilen çünkü çook mutlu olmanın hep keder getirdiğini düşünen o saçma sapan ben çoğunlukla kötü senaryo yazarım. Yıllar evvel acı çekmekten haz aldığımı farkettiğimde önce bu fikirden ürktüm, zamanla bu farkındalığımı  kullanarak kendimi sakinleme yöntemi geliştirdim çivi çiviyi söker mantığıyla sonra ondan da geçtim en son çalışarak ruhumu köreltmeyi ve susturmayı denedim farkına varamadan, uyandığımda ise yer gök siyahtı işte ama bir kapı daha kapatıp ardıma bakmadan koştum koştum koştum...

Kasım 26, 2010

ya da yazmamak

çalışmaya başlamadan biraz yazayım dedim bir paragraftan fazlaysa oyucağım yazım copy paste olayına geçiyorum ben hemen yazıcıya hoop hiç sevmiyorum monitörden okumayı ve anlamıyorum ne keyif aldığınız burdan okumaktan sanal alem düşmanı irem blog açarsa böyle olur sanırım bir yazı çıkardım onu okuyacağım dokunmam gerek ben rahat edemme başka türlü

Kasım 25, 2010

yazmak

    aslında yazmak diyince kalem ve kağıttan yanayım ölene dek ama klavyede yazmak bile iyi geliyor artık bana... yalnız bayramdan bu yana hiçbirşey yapmadan uyuşmuş bir halde yaşamak istiyorum - ve öyle de yaşıyorum- depresyon hali mi bilemesem ve çok ilgilenmesem de bu mevzuyla o keyifli halim gitti daha da detaycı sürekli herşeyi seyredip irdeleyen ama bi türü karışamayan irem oldum yine. Size de olur mu bilmiyorum ama ben hala bazı duyguları ilk defa yaşıyormuş hissinden  kurtulamadım gerçi bu kötü bir durum olmasa gerek çünkü diğeri sıradanlığı getiriyor ama yine de sebebini ve sonucunu bile bile bu halim beni yoruyor biliyorum ki geçecek ve güzel şeyler olacak aslında tüm sorun kıçımı kaldırıp yada kırıp dizimi pc başında çalışmak. son bir ay fenalık getiriyor düşündükçe gözümde büyüyor belirsizlikten kaynaklı da olabilir tabi bu halim yani tembel teneke oldum ve bitmiyor işlerim diyorum bir yandan, bir yandan kızmıyorum bile kendime bi relaks halim var amaan ne olacak diyorum.

Kasım 22, 2010

patricia




  film mi demeliyim sadece hayatı mı patti smithin izleyin ve hayran kalın ey insanlık!
ne güzel insandır o, neden müzisyen olmak istediğimi hatırlattı bana ve  artık ıskaladığım hayatı... seviyorum bu hatunu kayıp ama güçlü o nasıl güzel bir asi duruştur hemde aldırmaz. sadece o bakışları için bile sevebilirim bu hatunu sesi ve şarkıları için de elbet

hayat


     Yaşam kelimesi çok hafif kalıyor hayatın yerine kullanılınca diyordu biri yıllar yıllar evvel bir yerde okumuştum, az önce düşünüyordum umutsuz evkadınlarının yeni sezon tekrarını izlerken aklıma gelen cümleyi ve buldum aslında tek bi cümle değil neyse açayım; geçen yıl nisan ayından bu yana farkına varmadan yada bir tyler durden darbesiyle -bak resim üstte sırıtan ve benim favori adamımı yıkıp geçen silik sinik bi adama çeviren eviren namı diğer ikinci kişilik tyler durden ve çalışmaktan uyuşmuş, konformist, sıradan yiyip içip yaşayan ve kaybolmuş insan tipi adı bile olmayan hepimiz gibi çarkın bir dişlisi insancıklardan biri iken içindeki trafik canavarını farkına varmadan dışarı çıkarmış bir insan tyler'ın pasif alt kişiliği yada sureti sadece tylerın, bi tanecik aşkım edward norton'ın canlandırdığı bir ismin bile çok görüldüğü karakter. Dövüşle hayata dönen belki de yediği yumrukla tekrar hissetmeyi başlayan biri bay x , bu filmi izledikten epey bi süre sonra uyku manyağı ben acaba bi tyler da bende var mı amanın yoksa yok yok olmasın diye epey bi süre paranoyaya kapılmıştım sonra dedim benden ne köy ne kasaba ne de film çıkar neyse konu iyice dağıldı toparlayayım. Hayatımı diyordum işte bir buçuk yıl evvel kökünden -öyle köklü bir ilişki olamadı içerisinde maalesef neyse bu ayrı bi konu başlığı- kavrayıp öyle bir sarstım ki o saatten sonra ne geriye döndüm ne de yıktığım köprülerin altında kalanlara yandım. Sanırım gogıl yeni arka planımda o ruh halimi yansıtıyor, köprü ayakları çelikten sanırsam çoşkun bir denizin üstüne yapılmış iyice inceleyince neden her açıldığında bi süre bakıyorum anlamış değilim ama ben bu iremi seviyorum güçlü evet ama hala özverili hem daha da insan daha bi  anne daha bi güzelim evet kendimi seviyorum artık ne olursam olayım kabulüm artık kendimi yargılamaktan öteye geçebiliyorum sadece asmıyorum artık ne kendimi ne yüzümü öyle çok, şimdi bu yazıyı tamamlayıp oğlumun kokusuna sarılıp uyumak istiyorum sadece ama aralık sonuna kadar  geceleri çalışıyorum maalesef...  ne yapmak istediğimi artık biliyorum o yüzden bir rahatlama var içimde bir genişlik ferahlık durumu sardı bedenimi. Ben bi garibim yahu hala konuya girmedim hep çok uzun cümleler kurdum ben dolambaçlı, isteyerek değil elbet yani lafı dolandırmayı sevmem hele bana yapılmasını hiç ama hiç, sabırsızım ben ne yapayım işte laf geldi durdu sabıra buydu bütün bu tantanamın sebebi...
     Ben fevri, sabırsız, çoğunlukla tutarsız, tutarsız tam karşılayamaz belki sadece değişken-kararsız neyse bunlar benim en belirgin özelliklerimdir yada sadece kendimi yerden yere vurmayı adet edinmişimdir bilmiyorum belki de bu yaptığım sadece bir savunma mekanizması benim yıllar sonunda edindiğim yani iremi en sert ben eleştiririm en acımasızı bendirim kendime karşı daha ağırı olamaz kolaydır gerisi bu sayede benim için... Sabır diyordum evet; ben susmayı öğreniyorum, kendime saklamayı bazı cümlelerimi pek yapmadığım birşey evet artık yapıyorum ve bu çok hoşuma gidiyor garip bir bilgelik vuruyor bazen yüzüme oturuyor kalıyor ben dalıp gidiyorum sonra gülümseyerek dönüyorum buraya... fonda candan mühim değil çalıyor sevgiliye söylemiyorum ama ben bu şarkıyı sanki geçmişime söylüyorum öylece akıp gitmiş bir hayat sevgili kelimesinin karşılığına oturtamıyorum kimseyi karşılamıyor yüceliğini tutamıyor hiçbiri

Kasım 21, 2010

yorumsuz:)

Tek kart Tarot Falınız




Kılıç Kraliçesi

Kılıç Kraliçesi "hava" grubunun dişiliğini simgeler. Aklı, uyanıklığı, özgürlüğü, yaratıcı gücü ve çabuk kavrama yeteneğini gösterir. Bir sorunun çözümünde hiç bir kuşkuya kapılmadan aklımızı kullanacağımıza işaret eder. Bu kartın eski imajı "kötü kadın" veya en iyi "dul kadın" iken, bugün yorumu kendini esaretten kurtaran kadın olarak yapılmaktadır. Çok ender olarak bu kartı, albenisinin arkasında soğukluk ve mesafe gizleyen buzlar kraliçesi yönü ile değerlendirmek gerekir.

İş hayatımızda Kılıç Kraliçesi öğrenme isteğinin yoğun olduğunu, çevremizdeki olayları uyanıklıkla izlediğimizi, zeki davrandığımızı, konuşmalarda veya toplantılarda serbest, açık ve atak olduğumuzu gösterir. Ayrıca özgürlüğümüze de aşırı düşkünüzdür. Bu yüzden de bir koltuğa veya pozisyona yapışıp kalmayız. Yeni imkanlar açıldığında her zaman için gitmeye hazırız.

Mantık alanında Kılıç Kraliçesi, fikir zenginliği, yaratıcılık ve öğrenme isteğinin yanısıra bağlılıkların farkına varıp, baskılarından kurtulma isteğini gösterir. Bu yüzden bu kart kişinin uyanışını ve kendini bulmasını simgeler.

Kişisel ilişkilerimizde Kılıç Kraliçesi kendini bulma ve ilişkinin bilincine varma anlamında yorumlanmalıdır. İlk etapta bize baskı yapan ve hoşumuza gitmeyen durumları tüm açıklığı ile kavrayıp, ortaya atmak ve gerekirse araya mesafe koymak gerekir. Bu dönemlerde ilişkide eşitliğin üstüne daha fazla düşeriz ve kendi özgürlüğümüz sayesinde daha kararlı oluruz. Her durumda bu kart bize bazı davranışları onaylayama-yacağımızı gösterir. Bu yüzden bazen soğuk davranacağımızı, alaycı ve ısırgan olabileceğimizi gösterir.

Kasım 20, 2010

pilli bebek kedi

taşra

    Yıllarca okuduğum kitaplarda ve izlediğim filmlerde hep bu kelimeyi aşağılama olarak algıladım ve öfkelendim içten içe ve dıştan dışa ama doğru cidden şu gün şu yaşımda hak veriyorum artık onlara, kalp tutulunca aşk diyoruz ya beyin tutulunca ne demeli peki ne dersiniz buna? ahmaklık, körlük yada sıkışmışlığın içinde körelme deyin yada boşverin demeyin sizde kaybolun gidin burda bu vakitte ve dahi bu yaşta... bu sorunsalı ilk ben demediğim gibi daha fazla afilli kelime cümle vesaire dememin de hiç bir manası yok elbet ama ne diyecem işte konu bu kısa ve öz ve hatta basit bir çözüm buldum... geçen arkadaşımla mesajlaşırken bulduğum birşey ama bu akşam onüç km.lik başlangıç yolumda anımsadım ve yazdım üç kelime; zihin açıcı sıvı. Evet çok basit bütün iş bu sıvıyı üretmek gerisi benim haşarı bi kaç arkadaşıma bakar hehe şehir şebekesine karıştırdık mı tüm sorun kökten çözülür. Şaka değil gayet ciddiyim bu miskinliği ancak böyle atabiliriz var mısınız?

Kasım 18, 2010

19.07.2008

hehe bu foto belki seneye gerçek olur yani elektroya geçerim o zaman kısmet olursa bu arkadaşın evi gitarı ben fırsattan istifade el koyduydum işte:)

yol şarkılarım_18_uyku

      uyumayı azaltalı daha da bi sevdim ayık iremi, kendime ayıracak vaktim oluyor birazcık da olsa müzik dinlemeye vede yazmaya... belki de bir sene sonra gülecem ne çocukca yazmışım silsem mi acaba diye ama silmeyeceğim belki bir kaçını ama tümünü değil lise yıllarımda -böyle bir cümle kuracağımı yıllar evvel biri dese bi tarafımda gülerdim sanırım neyse-  kompozisyon dersinde yazmayı severdim ne kadar daraltılsak da bir cümleye ya da milyonlarca kez bir sürü insanın yazdığı bir kelime hakkında da olsa yazmayı severdim ama okumayı değil onu hiç sevmedim... Yıllar sonra çıkıp ta sahneye şiir okuduğumda hem de dört kez yahu, eve gidip düşündüm bu irem o lisedeki tod anderson irem mi diye,e vet ölü ozanlar derneği bahsettiğim lisede okuduğum ve beni çok yaralayan hemde bana ne denli doğru bir yolda olduğumu gösteren o güzel kitaptaki tod'dum, ben kendi içine dönük utangaç mahçup potansiyelinin farkına varamayan ürkek ama  bir o kadar komiktir ki; lise edebiyat hocamın dediği gibi seçkin, orta okuldaki  tıkanıklığımın içinde de olsam kimya hocama göre de faal bir öğrenciydim... beni tod anderson olduğum için dışıma çıkarmaya çalışan ilkokul öğretmenim vakti zamanında  annemi uyarmıştı bu konuda bu kız çok zeki ama dikkat edin çok hassas içine daha da kapanmasın diye ama tınn bizimkiler o ayrı... Ben tabi o zamanlar bunları bütünleştirecek kabiliyette değildim elbet ama ilkokul örtmenimin ne dediğini yada neden anneme ve bana ısrarla mezun olduğum okula gitmemem gerektiğini söylediğini anladığımda üniversitede idim sanırım. Suçlama değil aileme karşı yaptığım ama inceden de bir sitem var içimde, fikonun da dediği gibi kızıyorum aileme kişisel gelişimimizin tamamlanması bu kadar sürmemeliydi bu noktada bende onlara kızıyorum keşke bıraksalardı da biraz daha sürünseydim ama 28 i bulmasaydı şu noktaya gelmem...
        Parçalandım ve her bi parçamı ayrı yere bıraktım candan dinliyorum ve bu şarkıyı yaşıyorum ilk çıktığında kavrayamayışımın sebebi benim bu olgunluğa henüz ulaşamamamdan kaynaklı imiş bunu şarkıyı irdelerken farkettim seviyorum candanı ve bi çok şarkısını bu aralar mühim değil ve parçalandım ama bir de gölgesizleri izledikten sonra ben kimim daha da bir mana buldu bende

Kasım 17, 2010

yol şarkılarım_17

     ah'ı dinliyorum, bugün bayram erken kalktık elbet barış abi bana kalsa yatardım 10'a kadar yatar gözlerimi daha da şişirirdim ama kaan faktörü var hayatımda faktöriyel diyebilirim yanyana gelip beni bazen çileden çıkaran uzun upuzun çarpımlara garkeden küp filmindeki gibi çaresiz bir kovalamacanın içine sürükleyen ama güldü mü öptü mü dünyayı unuttuğum oğlum bir saat kadar evvel uyudu bense biraz la minör do minör mi majör çalışmasıyla üç şarkı çalıştım ama alpejle başım belada off  neyse biraz müzik sohbeti üstüne biraz da mp3 çalarımdan bişeyler dinledim aslında yazdım da ama beğenmedim yazmam bunları kötü dediydim ama olsun çalışmadan önce iyi gelir yazmak...
    özlem dinliyorum şimdi iyi gelir bu hatun bana delidolu herkes gibi zararsız dengesizler sizi bizi gidi :)) üst paragrafı taa bayramın birinci günü yazmıştım ve eksik olduydu ama boşver dedim herşeyi değiştirebiliyom zamanı geri alabiliyom hehe ne çok isterdim gerçek hayattta da olsa keşkeleri silerdim önce hayatımdan tabi elimden hepsi gelmezdi olsun olduğu kadarını düzeltirdim en azından... yazmamışları dinliyorum bu şarkı arabeskvari de olsa sevdim hep ama o zararlının geri vokali beni soğutuyor bu şarkıdan oldum olası yaw adam mı yoktu gerivokal yaptıracak başka deli bu hatun. 
    bayram bende garip bir hal aldı takılıyom kendi çapımda kimse de bişey demiyo deli bu kendi haline bırakalım dermiş gibi bir hal bizimkilerde iki gündür çalışmıyorum bundan sonra kahveye ve gözlere yüklenirim artık tamamlamam gerekenle beraber üç tane statik,  kesitleri çizilecek iki ve baştan çizilecek bir mimari projem var insna olmam yetmeyecek sanırım pazartesiye kadar pazartesi hariç kendimi kasmamam gerek işleri böldüm günlere ama iki gün yattım ağrılarıma iyi geldi şimdi omurga destekçi mi  (reklam yapmiim biliyonuz siz onu) takiim da sırtıma daha rahat yazarım elbet.
    yine yeniden geldim bana ne iyi geldi bu blog işi kağıtlara yazmak kadar güzel değil zira ben çocukluğumdan bu yana 5.5 da başlamışım kalem tutmaya hiç bırakmadım o bir sığınak benim için yazmak kusmak gibi hem bitince boğazımı acıtmıyor aksine yutkunmamı sağlıyor acı oturmuyor aksine kalkıp bi tur atıyor açılıyor...
    öyle dağınık kopuk oldu ki toparlamaya ne halim ne de arzum yok amaaan bunların hiçbiri değildi yazmayı tasarladığım  şeyler olsun varsın eğlendim kendi kendime iyi geliyorum artık bu bana yetiyor şimdilik en azından ruh halim iyi bu ara gelgitlerim hep oluyor ve olacak biliyorum artık ama iyiyim şükür kaan diyor ya yok benim ayarım yok aynen öyletim seviyorum ama heyecanı ben hep sevdim.
    Elimdeki saz yeter canıma... bu şarkı üşütüyor beni ürperdim her hücremi titretiyor
Cebim delik başım açık
İçim ferah sazım yanık
En güzeli seninolsun
En yücesi senin olsun
Aşk olsun gözün doysun
Haykırmak için kudretin senin olsun
Kudurmak için şöhretin de olsun
Saldırmak için servetinde olsun 
  ama son kısmı yazmam ben yazamam olmaz ama içimdeki aşk elimdeki saz yeter canıma neden bu kadar yıl boşa beklemişim çalmak için bilmiyom ne korkuymuş benimki yahu

Kasım 14, 2010

yol şarkılarım_16

Yürüyorum hasretin acının üstüne
sığmıyorum dünyaya,
dar geliyor
geceler mi uzadı bu karanlık ne
gönlümün bayramları şenliği söndü

    İçli bir oof çekiyorum nerde ne zaman duysam bu şarkıyı camel içesim gelir yıllardır adet edindiğim üzre e güzel sigaramdın benim sen senden kalmaydı çünkü ve bu şarkı seninle olan bağımdı benim ilk aşk ilk gençlik gözü kara irem ama uzak hep belki hala bile ve bile bile…
    Yitik hür denizimin orta itibariyle isim babasıdır kendileri koca bir boşluk hissizlik var şuan düşününce ne garip sevmeyi bıraktığım herkes için bu böyle dal gibi titrer paramparça olurdum ismini bir yerde duysam şimdi sadece o küçük yuvarlak sevimli gçzlerin geliyor gözümün önüne fotoğrafik zekamın karşısına dikiliyor his yok ama eskimiş sanki…
    Kanyona bakıyorum sanki kalbimin eskiden sana ait olan kısmına bakınca. Dedim ya sevmeyi bırakalı insanları yani eskiden çok sevdiğim insanları sevmeyi bırakalı ben kuş gibi hafifim -yanlış anlaşılmasın eski defterler kastettiğim ben hepinizi ayrı ayrı seviyorum hepinize yeter- Yaşanamamışsa ve hatta yaşamayı hayalimde bile tasarlamadıysam daha da belirsiz bir durum hafızamdan sildirmişim gibi bir his var içimde garip diyip geçiyorum bu mevzuyu uzatırsam yine cümlelerimin içinde kaybolacağım zira…
     ‘’Gülümse’’ diyorum ya kendime –ayna karşısındaki kendimi motive edişim değil bu kastettiğim şimdilik- buruk kırık sezenden yine ama kırgın değil acılı ama tekrar etmeyen acısını yada kendine acımayan irem var artık karşımda yanımda içimde… beni terk etmeyen insanlarım vardı ben onları hep terk ettim yarıda bıraktım ama kendimi haklı çıkarmayı da başarıyorum belki sadece ben kanıyorum ama inanıyorum, inanmasam nasıl yaşarım ki işte o insancıklarım beni o sanıp benim de o sandıklarım işte varken anlamayıp yokluğumda varlığımı fark eden enteresan olmayan -belki ikisi hariç- insancıklarım genelin dışınca bir yapım var sanırım ben kesip atma meraklısıyım sorun varsa hemen çöz yada kes at bitsin gitsin bundan anlamayışınız beni olsun varsın ne yapayım ben daha size…
     Biri dışarıda biri değil çünkü yabancı o sesi eli gözleri bana bakışı silik hafızamdan yada bakışa sağır kalmış gözlerim anımsamıyor çabalasa da ama bu körlüğümün sonucunda yıllarca süren bir boşluk var anılarımda pişmanlık demek istemiyorum keşke ve pişmanlık kelimeleri sinirlerimin yay gibi olmasına sebep oluyor doğrusu geçelim bu mevzuyu lakin yıllardır da aklımda hep yaşanmamış kırıntılar sadece bir düş biliyorum ama zaman düşüyor ellerimden yere o vakit boşlukta asılı kalıyorum sanki
     Ben istiyorum ki Yeşilçam filmlerime zeki müren şarkılarıma eşlik etsin aşk resmi geçidim ama bununla yakından uzaktan alakası olmayan kara listemde bir tanesi sadece o kadar sevdirdi kendini o da benden sonra yani ben bıraktıktan sonra anladı ne diyeyim hep böyle oldu aslında biri kardelen dedi benim kendime ilk yakıştırdığım isimdi o yıllar sonra dedi sonra duman sanki ah’ı sana yazmış her dinlediğimde seni dinliyor gibiyim dedi ama iş işten geçeli çook olmuştu o vakitler bende biten bitiyor işte tökezliyorum sürünüyorum kimi zaman ama he ayağa kalkıyorum şükür ki ama bir haftadır içim bomboş sanki… istemiyorum desem de elbet istiyorum ama eski iremden çok uzağım artık olmazlarım var 

Kasım 12, 2010

altay

yaram yanlış yerdeyi okuyorum daha üç gün oldu bi bu kadar güne biter kısa evet sayfa olarak bana altayı neden bu kadar sevdiğimi anımsattı gerçi köşe yazılarına göre çok sakin daha huzurlu ama sevdim...
yıllarca öküzde ondan sonra hayvanda en son uykusuzda ara ara yüksekses ekinde en son da karakalemin bi kaç sayısına ancak ulaştım :( dergi hevesim kaçtı epey öküz kapandıktan sonra ve şimdi rolldan sonra yani devam etseler de başka isimlerle ben soğudum. neyse ben altayın kitaplarına devam ediim coşarım yine

Kasım 10, 2010

yol şarkılarım_15

yanıbaşımdan;
     sadece sözleri bile yeter yok yetmez kaan söylesin ben sabaha kadar ağlayayım istiyorum.
pişmanlık durumu değil yada öyle size ne anlasanız ne olur ki beni hırçınım bu akşam hırçın öfkeli ve saldırganım, en basit şeyden dağlar kadar kavga çıkaracak kadar da küstahım şimdi ve burda...
ne saklamışım vah bana:) varlığını unutmuşum bi süre sonra kaybolmuşsun ama neden şimdi beklenti içerisine giriyorum anlamıyorum kendimi, on-ca yıl evet şaka gibi o kadar olmasa da az eksiği var onca şeyden sonra ne ki aradığım hala... yazmak bile az geliyor beni kesmiyor hiçbirşey artık yine mi kessem yok yok daha neler anneyim ben artık -ne daraltıcı bi sıfat- ama acilen hissetmem gerek öfkeden daha net bişeyleri yoksa parmak uçlarım kadar uyuşacak  ruhum. Artık sevmekten vazgeçtiğim insanlara karşı tutumum gibi olacak sanki kalbime karşı yaklaşımımım yani öyle hissiz kayıp...
      athena kayıp dinlenir bunun üstüne şimdi

yok

yazmayacam küstüm mü ne bi gıcıklık var üstümde gıcık duyuyon mu:)  dönsene geri

Kasım 07, 2010

yol şarkılarım_14



     Bu filmi izledim dinledim dedim ki damien film kadar belki daha da güzel yazmış söylemiş bu şarkıyı blowers daugher elbet… can’t take my eyes of you can’t take my mind of you dese bana dünyanın öbür ucuna giderim gibime geliyor biri:) kadro müthiş konu geniş ama sadakatsizlik yoğunluğu yoruyor elbet ama jude ne güzel adamdır öyle izle sadece büst gibi tabi jude law değil elbette natalie portman var benim için ikinci sırada onu da pek severiz leondan kalma elbet ama jude başka erkeksi değil evet fazla feninen dursa da soğuk dağ geliyo aklıma :)) onu tek geçiyom şimdilik

Kasım 06, 2010

şeboist



şimdi

    uzun zamandır öyle güzel kahkaha atmamıştım yahu keyfim yerine geldi palavraya inancağımı sanacak kadar ahmak moduna geçmiş olman çaresizleştiğini gösterir bir durum ya beni keyfe getiren o cümlelerden çıkan bu tema idi sanırsam sana dair kelimeler türetmeyi sövme dışında bıakalı çoook oldu doğrusu öfkelenecek kadar değil hiç umursamıyorum yani pcye konan sinek kadar bile öldürsem mi yok kalsın durumları yani

yol şarkılarım_13

Bugün sözlükler kusuyorum
cümleler kuramazken dün

Bugün denize döktüm kendimi
ucuza gitmeyeyim diye Bugün

sıyrıldım rollerimden mutluyum.
çünkü artık yokum Bugün

boğulurdum her sağanakta
yüzmeyi öğrenmişim sanki Bugün
 ....
hayat koyu bir balgam
sert bir pornoydu dün

bir tuzağa kaptırmıştım kendimi
ama eminim tanrı var Bugün
Bugün

Bugün evimi yaktım
kitapları attım
yıkandım, temizim artık Bugün

dün çok giyildim, çok pot yaptım
ütülüyüm jilet gibi Bugün

"siz de mi dostlarım" dedim
"öyleyse düş sezar!" Bugün

bir tuzağa kaptırmıştım kendimi
ama eminim tanrı var Bugün

boğulurdum her sağanakta
yüzmeyi öğrenmişim sanki Bugün
Bugün

bir tuzağa kaptırmıştım kendimi
ama eminim tanrı var Bugün
Bugün

    bu şarkıyı kelimelerle anlatmak güç benim için öyle temiz bir sayfa açtırıyor ki bana teo sanki damlara bakan penceremden liman görünüyor dinlerken, her dinleyişimde sarsıyor bir daha bir daha...
    kendimi şarkılarda temize çekmek; ruhuma ferahlık istiyorum, denize paralel kollarımı açıp suyu hissetmek gözlerimi kısmadan o güzel maviye bakmak geçiyor aklımdan şimdi sonsuza dek kalabirim burda... kendimi arınmış hissetmek istiyorum kendimi affetmem gerek biliyorum ama yapamıyorum sanırım bilmem ne özlü sabunla da yıkansam yapamıyorum belki de kanın bedenimden süzülüşünü görmek miydi beni tek dindiren bilemiyorum sadece....

yol şarkılarım_12

          yürüyorum yine acelem var hep kaçırdıklarımı seri hareketlerle yakalayacağıma inanıyorum sanırım bundan acelem ama yararsız bu maalesef neyse yalan başlıyor kurban'dan bende deniz gibi artıkım ilahi aşka inanıyorum gerisi geçici bir heves zira belli belirsiz bir soğukluk değil sanki bendeki her bitişin ardından böyle olur demeyin yeni biten birşey yok çünkü ikinci neyse geliyor neyse yokuş aşağı iniyorum eski sabah marketin yokuşundan -ilkokuldayken eve dönüşte ne büyük gelirdi bana o yokuş, ne zordu kış günü çamura bata çıka inmek en büyük kabusumdu ne masum kabuslarım varmış o vakitler henüz- Yalanla yaptığım açılışa tabi isim listesinden devam ettiğim için dinlemeye, duman geliyor o beni benden alan adam elbet şarkı oturuyor içime kaan diyor ya yamacımda bir kurt ölmüş aşktan benim bittiğim an işte o an ; sanki bakma bana öyle derin diyor sanki benim içimdeki aşk elimdeki saz yeter canıma diyor ve yine sanki yalnızlık paylaşılmaz diyor böyle sürüp gidiyor ya bu adama aşkım oğlumun adına kadar geliyor kalıyor orda. sonra ardından ki bunu ben seçiyorum bu sefer mp3 çalarım değil, yaz günleri nasıl bi güzel söylüyor yaşar kurt, ah ulan diyorum bu şarkıyı yaşar söyleyene kadar ben nerdeymişim hayıflanıyorum her dinleyişimde ...
        bir fırtınayla başlayıp dinginlikle bitiyor yaklaşık on dakikam ruh halimde bu kadar hızlı diniyor koca bir boşluk kalıyor benden geriye... sıcak su iyi gelir diyorum iyi geliyor mu gelmese şuan yatıyor olurdum burda değil sanırım ve sanıyorum o an başka dilde söylesem derdimi sanki bi o kadar keskin olur söyleyişim istediğim gibi yani yaz günlerinde rüyadaki esrar dolu ha'ller diyoya yaşar öyle çarpsın istiyorum ruhumda derin en derin hicrandır o günler ... demem o ki öyle sarsmak istiyorum sizi ve istiyorum ki bu şarkıdaki yada bunun gibi beni yaralayan şarkılardaki o şifre kelimeleri bulup çıkarayım da artık savunma mekanizmama gerek kalmasın öylemesine istediğim gibi yalın kalayım... bilmiyorum mümkün mü ama öyle şeyler söylebilmek isterdim ki her kelimesi seni çeksin saklasın bir yerlerde derin ... ama öyle aşk için yazmak sade boş geliyor tabi güzel ama sadece bir erkeğe veyahut hatuna ise aşk kalıyor işte havada asılı ...
      birde cila çekiyorum ruhuma iyice batsın diye yarayı seçiyorumo aradaki keman soloda yitip gitmek geliyor her dinleyişimde içimden gözlerimi kapatıp eşlik ediyorum...
      kapanış ise yağmurlar elbet şebomsuz  olmaz hiç bi vakit yağmurlar yağsın yüzüme de alsın gitsin kederimi şarkılarımın üstüne kapanışı sonundaki kalp atışıyla beni çarpan bu şarkıyla yapmalıymışım şimdi buldum dinlerken:))

öyle şeyler söyleyebilmek isterdim ki anlatabilmek
her kelimesi seni çeksin saklasın bir yerlerde; derin

öyle şeyler gösterebilmek isterdim ki resmedebilmek
rüzgar olmak isterdim ki eseyim etrafında; serin

bu bir rüya bu bir dua
ne dersen de, öyle olsun

rüzgara karşı uçmaya çalıştım
gözlerim kapalı seni aradım, seni aradım
körebe oynar gibi
el yordamıyla, sezgiyle

çocukken sahip olduğum kırmızı rugan ayakkabılar
onlar da senin gibi çok tatlıydılar ama;
canımı yakardılar
acıtırdılar
....
öyle bir ilaç bulabilmek isterdim ki kurtulabilmek
aşka dair bıraktığın korkulardan ama yaram çok derin

bıçakla keser gibi kesip atabilmek bütün her şeyi
kesebiliyorsan ruhumu, dene; duygularımı, yüreğimi; beni

bu bir rüya bu bir dua
ne dersen de, öyle olsun

rüzgara karşı uçmaya çalıştım
gözlerim kapalı seni aradım, seni aradım
körebe oynar gibi
el yordamıyla, sezgiyle

Kasım 04, 2010

öfke

      bu sefer zararla oturmadım sanki çıldırmış gibi yazmışım öfkemi kelimelerim öyle keskin ki ürktüm kendimden ama yazdıktan sonra yani bir haftadır çok iyi hissediyorum kendimi... onu da kendimi de affettim sanki barıştık garip bir psikoloji benim ki ben tetikleyen şeyler hep böyle olumsuzluklar önce hemen pes ederim boşver irem derim, sonra biraz dururum öyle düşünmeden sonra aniden içimde bir ateş beliriverir ve ben karar veririm yapacam hiçbir şey imkansız değil ve ben istiyorum derim sonrası gelir...
      yalnız işin içine ikili ilişkiler girince yani ailevi bir durum söz konusuysa ben tekrar onaltı yaşıma dönüp tekrar depresif ve agresif az gelişmiş iremin 2 model üst versiyonu oluyorum tüm doğru bildiklerim asfalta akıyor mazgallardan kanalizasyona ordan denize gidene kadar kırk bin türlü mikroba bulanıyor virüs beynimin içine salınıyor ve kontrol dışı bir körlükle beynimi ele geçiriyor... bu korkutucu ha'lim bu eve bu insanlara dönmeden önce bitti sanıyordum yani onlarla olan kısmı çözdüğümü düşünüyordum çözememişim sadece araya 600 km kadar giren mesafenin verdiği rahatlıkmış o özlem sandığım şey... neden ve neyi affedemediğimi tam kavrayamamış bir haldeyim aslında yaşadıklarımdan kaynaklı bir suçlama mı o kapıldığım akıntıya beni bırakmaları mı kızdığım yoksa sadece ilk gençlik yıllarımda düştüğüm buhranları görüp te beni onlarla başbaşa bıraktıkları için mi yada sadece tüm hatayı kendime yüklememek için mi böyle yapıyor-d-um bilmiyorum doğrusu. tek bildiğim geçtiği herşeyin ve ben kaldım geriye ben oldum yada olmaktayım durmuş öylece ekrana bakıyorum dostlarım arkadaşlarım oğlum var gülüyorum eğleniyorum hemde sadece kendimle bile mutlu olabiliyorum bu hafta ilk defa ciddi şekilde gitar çalıştım ve beni herşeyden çok mutlu etti gülümsüyorum şimdi :)
iii geceler

yol şarkılarım_11

dışarıda seni gördüm, beni sordun
bakarken acıtıyordun
sokaklar tekin değil
buz gibi kapıları sabırla kapatırken
ağlıyorum yavaş yavaş karanlığa boğulurken
benim diye bu evdeyim ve karnım tok
ve aynada, bu aynda yine kimse yok
yine kimse yok
silah sesleri geliyorlar içimden hiç yokken
şüphe ediyorum ellerimden
ellerimden...

      bu hafif müzikte en sevdiğim şarkılardan ilki aslında çok sevmediğim bir iki şarkı var bu albümde... dönem dönem ihtiyaç duyarım ben şarkılara yani şöyle ki bir gün canım birini ister ona uyar ruh hal'im bi gün diğerine bu gece yanıyor zaman çalıyor içimde -ben dokuz kat bina hesabı yapıyorum bi yandan-  müziğin sesi yükselince ancak böyle susuyor yazayım dedim bende aklım temel çözümünde ve bu gece ki uykumun gidişine yanıyorum neyse ocaktan sonra bi sire yatış modunda dinlenirim bunun hayalini kuruyorum şimdilik:) ey güzel uyku ikinci kahveyle beraber uç git gözlerimden yada beni bana bırak ne olur hiçbir şey istemem bu gece senden:)
      asıl şarkıyı yazmamışım  yahu dalgınım yine ben maalesef kırk tilkiyle gezince kafada böyle oluyor elbet

silah sesinden anla
yok bir şey sonra
gel, gel, gel
dur dur dur
ve vur vur vur gerçeği üzerimize
kesikliklerimden damlar sessizlikler, çığlıklar
gel, gel, gel
dur dur dur
ve vur vur vur gerçeği üzerimize
yanıyor zaman
yansıdı yüzüm bir an kıpkırmızı sularda
bu ben miyim?
ağlıyor şehirler yanıyorken nehirler
kıpkırmızı sularda yüzen ben miyim?

Kasım 01, 2010

saatler

     elbette ki mevzu bahis virginia woolf un mrs. dalloway'inden uyarlama olan o büyüleyici film değil zira kitabı henüz bitirmemiş olan ben-in bu konu hakkında konuşması yetersiz olur ama filmi çook beğendiğimi söylemek istiyorum yalnızca ve saatler mevzuna geçeyim kısaca geri alınma dönemine bayılıyorum kaç haftadır da büyük bir heyecanla -uyku düşkünü ben bir saat daha uyuyacam çünkü- bu günün gelmesini bekliyordum ve geldi hoş geldi safa geldi şükür ki geldi şöyle 2 ayda bir geri alınsa saatler ne güzel olurdu yahu:)) abarttım tamam ama olsun hayal etmek serbest buna karışamaz ya o çok bilmişler hadi bana iyi çalışmalar size iyi uykular tatlı rüyalar ...

yol şarkılarım_10

      ne çok severdim ne çook severim hala buruk dinlerim en coşkun şarkısını bile ama bugün hangisini dinleyeceğimi yada hangisini yazacağıma karar veremeden başladım yazmaya sanırım en sevdiğim üçünden biri olur bu yazının teması tabiii ki come as you are... yıllar yıllar evvel bu adama tutulduğumda kaç yaşındaydım hımm hafızayı bi tara irem yok bilemedim ilk dyduğum an'ı ben hep efsanelere tutkun ben hep genç ölülere aşık ben ve o rock sevdasının başımı döndürdüğü yıllarddı işte duydum ve tutuldum öyküsüne hüznüne sesine... unutur muyum ankara kızılay karanfil dost kitabevi yıl ikibin üniversite 1. sınıfın ilk paralı döneminde gidip tam onbir tl vermiştim o kasete şaka gibi şuan bir cd fiatı on yıl sonrasında bu albümle beraber iki rage albümü de almıştım tanesi dört liradan biri battle of  los angeles ama rage başka yazı konusu olur uzun mevzu:)
     ne kıymetliydi kasetlerim benim tek tek severdim onları içlerini açar her harfini ezberlerdim ne keyifli ne hüzünlü ne depresif haller yaşardım onlarla ve her zaman arıza veren kasetçalarlarımla bu en nefret ettiğim kısmıydı müzik sevdamda:(
    nevermind albümünün tamamını severim ilk göz ağrımdır benim, belki sadece something in the way i biraz az severim bir röpörtajında kurt'ün bu şarkıyı çok sevmediğini okumuştum sanırım bu da ondandır ben çocukça bağlanabilirken öylemesine kanmışım işte:)

purge

otokette bir komut purge hayatımızda da olsa ne iyi olurdu yahu şöyle fazlalıklar kullanılamayan gereksiz verileri silsek belki insanları işe yaramayanları yani evt bu komutu kullanmak istiyorum:)

Ekim 30, 2010

yol şarkılarım_9

destina evet destina...
ki iki dakika değil tüm ömrüm boyunca saygı duruşunda durabilirim bu şarkı için yeni türküye...
iki kere kanlı canlı dinlediğim deryanın canlıperformansı kayıttan bile süperdi doğrusu nasıl heyecanlandım şimdi yazarken bile yüreklerine sağlık...

dün gece sen uyurken
ismini fısıldadım
ve hayvanların korkunç
öykülerini anlattım

dün gece sen uyurken
çiçeklere su verdim
ve insanların korkunç
öykülerini anlattım onlara

dün gece sen uyurken
yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana
işte bu yüzden sırf bu yüzden
yeni bir isim verdim sana
destina
sen öyle umarsız uyusan da bir köşede
işte bu yüzden sırf bu yüzden
yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için
seni bu denli yıktıkları için destina
yaşamımın gizini vereceğim sana 

müziksiz bile ne  kadar çarpıcı geliyor sözler bu şarkıyı ilk dinlediğim anda vurulmuştum sanırım onaltı falandım ve karman çorman - hala seyrek te olsa gelirler arada bana öyle- ergen hallerimin temize çekilmiş halidir bu şarkı... kanatır beni en derinden

Ekim 27, 2010

ha'd

     öyle apaçık ve bağıra bağıra söylesem... söylesem de ne olur ki bi siktirlik işim var burda bu kandan olmak kanıma dokunuyor ya tercih seçeneğim olsaydı ne senin rahminde büyümeyi ne de şuan burda olmayı seçmezdim elbet ve elbette sana hala öfkelenmemeyi seçerdim. kırgın bile değilim kızıyorum sade kendime ama başlangıçları sen yapamıyorsun ya bu acziyet kanıma dokunuyor yine mideme ağrılar saplanıyor biliyorum ki daha da güçleneceğim senden sonra şu dakikadan sonra ve öfkemi içime akıtıp seni iyice zihnimden koparıp attığımda herşey bitecek az kaldı biraz daha sabır birazdan geçer gider zihnimden de uçar cümleler kavgalar atışmalar ama bir tek havada asılı kalır uzay boşluğuna yollanır harflerin müziksiz öyle ruhsuz kalpsiz kırıcı ve umursamaz... benim içimdeki çığlık kalır benimle mezara mı girer yanyana gelir sözcüklerim çoğul cümlelerim can mı yakar belki bir gün bi yerde diş fırçama sarılı bulur biri
     içimdeki o kocaman boşluk çığ gibi büyür durur -adı annedir bu boşlğun-  bir devinim ki boşa çabalarımı karşılamaz yırtınır dururum, kalbim kafesinden havalanır da bir ağaç kovuğuna  sığınırsa eğer belki dinlenir de tekrar coşar. Paramparçayken bütünlemeye çalışıyorum diyorum ya kendimi; camdan bir bardak  mıyım da gözünüzden düşüp kırılıp da onarılmaya çalışacağım - artık böyle bir çabanız da yok üstelik- zira değilim hepimiz topraktan geldik unutmayın en insanoğlu sizin sandığınız hiçbirşey sizin olmadı hiçbir vakit!  21 gramınız alındığında bedeninizden saç tokanızı çözmeye elimi ben uzatır alırım ve başınız ölü bir kuş gibi yana düşer ve ben o an ölüden korkmanın ne ahmakça olduğunu öğrenirim... kum taneleri ve ruh toplamından oluşsak da belki sadece çamur ve sudan oluştunuz size ruh verilmedi yada kullanmayınca el konuldu yada mühürlendi kalpleriniz ne yazık size insanoğlu ve inatla idia ediyorum insan kelimesini haketmiyorsunuz siz!!! sevgi barındıran herşey bana güzeldir sen ise sense körsün tamamen kör ve üzülerek söylüyorum ki seni bir daha asla sevmeyeceğim...

Ekim 26, 2010

?

           Sesin yabancı aslında herşeyin yabancı o kadar elsin ki bana ama ne bu tanıdıklık uzun bir bekleyiş hal'inden fırsat kollar hal'e geçmiş gibiyim, havada asılı birkaç kelime sana dair, kendimi anımsıyorum tutarsız saçma sapan kelimelerim, mesnetsiz yorumlarım... Hayatımdan kesitler; fotoğraf şeklinde beynime kazınmış sahneler geliyor zihnime, belli belirsiz bir müzik altta; duymaya çalışıp başarısız oldukça içten içe kızmaya başlıyorum ama yok olmuyor ulaşamıyorum karabasan gibi ama uyku halinde değilim yani pc başında oturuyorum ve hala çalışıyorum uyuyor olsam kaanımın kokusu gelir burnuma uyanığım bir kahve daha içersem ben yürürken gözeneklerimden kahve kokusu yayılacak dünyaya :) ruh gibi geziniyorum ortalıkta sanki dokunsa biri elime kayıp akıp gideceğim...

yol şarkılarım_8

          bu gece san'at müziği gecem olsun dedim bu şarkıyı görünce pcde, ne de iyi ettim müzeyyenciimin peşine birde derin yaram zeki mürene geçerim... demlenme konusunda tecrübesiz bana en çok ta ayık zamanlarımda -diğer hal'im toplasam bi elin parmaklarını geçmez vallaha sevmem pek de o zıkımı- hep sarhoş keş vebenzeri yakıştırmaları yapıştıran arkadaşlarıma dil çıkarıp o zarif adama -ki bir çoğunu toplasak hemcinslerinden daha bi adamdır zira dışlanmıştır kabuk itibariyle o ahmak beyinlerce- döneyim peşpeşe şarkılarımı dinleyip günümün en güzel anını yaşayayım... hangisinde başlasam da mest olsam çocukluğum en güzel sesi o zeki müren:)) hala o heyecandan ruhunu sahnede azraile teslim eden ince ruhlu güzel insan hala burnum sızlıyor o sahneyi mutlulukla izlerken şok oluşumu hatırladıkça:((
          beklenen şarkı, senede bir gün, avuçlarımda hala sıcaklığın var belki de hepsi başlangıç bunlar...
          ben zeki müren diye o abartılı kıyafetleriyle sahneye girişini ne çok isterdim izlemeyi...
 ben sanırım yeşilçam filminde doğmuşum öyle bir aşk düşledim hep, hep o saflıkta yaklaştım sevgiye ama geldiğim nokta içler acısı doğrusu:))

milletten



millet bahçesinden giresun bu şehirde en sevdiğim yerlerden biri burası bizim ya hani :))

birden bire boşalan yolların ortasındayım...

          Sürekli şikayet ediyorum; yorgunluktan ağrılardan ve kendime vakit ayıramamaktan ama bugün kısa devre yapacaktım nerdeyse bir cinnet durumu var üstümde tek sebep uykusuzluk...
          Sanmayın ki uyku sorunu yaşıyorum tek derdim uyumaya az vakit ayırabilmem sadece ben kendimi bildim bileli uyku böcüğücüydüm bu ne zaman değişecek yani yaşlanıp ta daha az uyku ile yetineceğim merak ediyorum doğrusu yani üç aya yirmi dokuz olacam hala sekiz saatin altında uyku az geliyor yetişememişim ben şu büyüme işine henüz:))
           sabah altıdan akşam dokuza diye bir şarkısı vardı rahmetli rashitin -rahmetli diyorum çünkü üstad iyi bilir biz kendi aramızda çizgisini koruyamadan zıbırtan grup ve sanatçılara rahmetli deriz bizim için öldü baabından- 
hehe rashit demişken yüksel caddesi olayım gelir elbet aklına senin şimdi ama oğlan dehşet güzeldi napiim ne bileyim yüksek volümde rashit dinlerken bağırarak beğenimi söylediğimi:)) hala kızarıyorum o kadar yıl geçti üstünden yıl 99 du sanırım heey gidi günler... ben zincirleme isim tamlaması gibi düşünürken aklıma pazar geceleri maksimum rock dinleyip de parti yapışlarımız geldi önden kurban peşine radical noise en son tabii pentagram aaah aaah özledim gençlik yıllarımı:) bi ara yapılsın bence veyahut bir konsere gidilsin en son konserden sonra üç gün boyun tuutlmasına kalmıştım şimdi hastanelik olabilirim sanırım

şimdi uzaklardasın

gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar

Ekim 23, 2010

yol şarkılarım_7

tadı yok bana nahoş.
bu gerçek neme lazım.
toz olsun dünya.
umursamazım.
fayda görmedim.
payında gözüm yok.
yaş otuzbeş dayan cebelleş.
hababam denedim boş.
avundum. neme lazım.
yaşamak buysa yatar
kımıldamazım.
savdım olmamış yazım.
peşim düş, ruhum baykuş.
hay kalam ben başımboş.
başımboş. 

bu adamı pek severim ama görmemem lazım görüntü itibariyle beni sürekli geren delici gözleri var çünkü:) 
iyidir eren kazım en sevdiğim kasetlerimden biridir turkuaz patlıcan... 
bu albümde bir de mayhoş vardır ki en sevdiklerimden biridir...


tam oldu derken tak kendi kendime
başa döndüm yaklaşık
yeni bir ay gibi tek, kendi kendine
gecenin avuçlarında sıkışık.
içimde bir vuruk. tenim yanık
gönlüm mahrum. göz alışık.
mayhoş bakar her dem aşık.



ve ben bu akşam pat!
hisar önünde kalakalmışım
taşlaşıp. dolunay hayalimde.
başım önümde.
kadehim avuçlarımda sıkışık
kafam nal gibi. görmem alemi
güze bağlar yaz alışık
mayhoş bakar her dem aşık.
mayhoş bakar

ve ben bu akşam hisar önünde
kalakaldım yaklaşıp.. 

öylece kalıyorum bu şarkıyı dinlerken bana böyle birbirinin devamı ya da yakın akrabası gibi gelen şarkılar var zaman zaman listelerim bir kelimesi bile aynı duyguyu veriyorsa eşleşirler bende... neden mi bahsediyorum mayhoşun ikizi olan şarkıdn elbet, yıl 98 di sanırım ankarada karanfilden almıştım o küçük kasetçiden -ki hala duruyor ama sadece cd vardı içinde bu sefer- neyse bu albümü aldım ve tek şarkı hariç gerisi bende ayrı ayrı derin yaralar açtı ama en çok ta erdinç ünlü ve karagümrükleştiremediklerimizden misiniz şarkı bir kere isim itibariyle şaşırtıcı ama en güzeli elbet sözler ve yorum 
kapkaragümrüklerinizden kaç kere geçtim güpegündüz,
işsiz güçsüz, ipsiz sapsız, yıkkın bıkkın, zehir zıkkım
kapkaragümrüklerinizden reziller gibi geçtim güpegündüz,
deliler gibi didinip durdum bir köşede
neler neler uydurdum, derken usul usul sustu usum
ve bir akşam ki, o akşamı yalnız ben yaşamıştım
başucumdaydınız evet, ne varsa sizde vardı,
gün, bugün, beklenti, ihanet, zafer ve kıyamet
dokunuşun, yok oluşun, yok oluşun en güzeliydiniz
gemiler duruyordu yanıbaşımızda birer kişilik
gemiler birer birer kayboluyordu, duramazdım
dokunuşun, yok oluşun, yok oluşun en güzeliydiniz
ve bir akşam ki o akşamı yapayalnız yaşamıştım
güzelim elleriniz, elleriniz boşunaydı
gözlerim, güzelim gözlerinizden uzaktaydı
giden kimdi, bu sefil kentte kalan kimdi
ve bir akşam yanıbaşınızda taş yağştı başıma
ve artık olan olmuştu bana ve bize
ve bizim biricik batasıca sevgili kapkarakaragümrüklerimize
dokunuşun, yok oluşun, yok oluşun en güzeliydiniz
 

Ekim 22, 2010

jeff



güzel adam olduğun için mi?
gençölü güzel adam olduğun için mi?
yoksa sesi ve vokali mükemmel genç ölü güzel adam olduğun için mi?
yahut genç ölü babanın oğlu genç ölü müzisyen olduğun için mi?
yada hepsi birden mi?
- biliyorum ki evet-
bu kadar sarsıyorsun beni, tam olarak emin olamıyorum. sesini ilk duyduğum andan beri vurulduğum adam missisippinin sularında kaybolmuş o güzel ses şükür ki kayıtların var ki hala yaşıyor gibisin...

Ekim 20, 2010

yol şarkılarım vol:6

Hatırlıyor musun kim olduğunu
Hala hissedebiliyor musun
Ne zamandır farkında mısın yokluğunun
Arasan bulur musun kaybolduğun yerleri
Gündüzün geçtiğini farketmedin bile
Anılar sinemasından bir bilet almışsın bu gece
Ömrün küsmek ve pişmanlıkla geçip gidiyor
Bak hala aynı soruyu soruyorsun kendine
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Boğazında yıllanır bir düğüm
Umrunda mı zamanın senin küskünlüğün
İçin öyle sıkılır kimse bilmez neyin var sen bile
Olup bitenleri seyredersin öylece
Yalnızsındır kalabalıklar içinde kim daha iyi bilir ki
Bir ses vardır çözer herşeyi yasaktır duyamazsın
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Boğazında yıllanır bir düğün
Bazen
Gündüzün geçtiğini farketmedin bile
Anılar sinemasından bir bilet almışsın bu gece
Ömrün küsmek ve pişmanlıkla geçip gidiyor
Hala aynı soruyu soruyorsun kendine
Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda
Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında
Bazen

bu adama fazla bayılamasam da çook severim bu şarkısını ve bir kaç tane daha var elbet...
bazen yolda yürürken aklıma gelir uyku sersemi gibi ortalığı izlerken bu şarkı takılır durup dururken dilime

başlığı bazen diye atacaktım yine şarkı takıldı dilime yazmak gerek dedim. asıl konunun nevle hiç alakası yoktu neyse sadede geleyim uzun cümlelerden sıkılan insanlar okuyabilir:) bazen yani bugünkü gibi bir günde gereksiz yere -aslında o an bana çook gerekli geliyor tabi- kendimi fazlasıyla geriyor ve şuan olduğu gibi boyun ağrılarımı tavan yaptırıp vücüdumun absürd yerlerinde- kaşımın içi mesela- kocaman kocaman sivilceler çıkartabiliyorum. vesveseyi sevmiyorum desem de bende de mevcut, dizginlenebilir derecede yada ben öğrendim hükmetmeyi yada sadece öyle sanıyorum:) işte böyle zamanlarda sevgili okur- bu da rus klasiklerinin en sevdiğim yazış tarzıdır bayılıyorum hepsine o çağda yaşamayı çok isterdim- ben sanki dünyayı silip atıyorum herşey bitiyor benim içi komplo teorilerim zirveye çıkıyor hayatım altüst oluyor falan filan abartmayı seviyorum aslında kestirip atıp bir başka sayfaya geçme isteğimi bu bedeki sadece henüz bunda hem fikir olamadık ben şahsen bizzat ve kendim:) işin şakası bir yana epey zorlamışım bünyeyi herşey çözülüyor daha sabah olmadan yahu boşuna yormuşum kendimi

annemm:))

arkadaşın bloğunu inceledim öyle güzel bir anne olmayı isterdim imrendim doğrusu aynı şartlarda büyümesini çok isterdim kaanın ama elimde değil şuan... elbet yine iyi bir anneyim öğreniyorum daha doğrusu anne olmayı - 2007 eylülünden bu yana uyanamadığım bir kabusun içinde debelenip durdum ben, ne planlı oldu ki hayatımda bu yaşıma kadar sanki,güçlü bir akıntıya kapılıp öylece yaşamışım gibi hissediyorum geriye dönüp baktığımda... ne öyle mutlu bir hamilelik nede doğum ve sonrası yaşadım yapayalnızdım evet tam anlamıyla böyleydi. sanki tek benim çocuğumdu ve hala da öyle maalesef...
yanılmayın yine basmadı beni bulantılar...
oğlumu seviyorum artık hayatımda sevgisinden vazgeçmeyeceğim biricik bir insanım var, öldükten sonra bile seveceğim onu hissettiriyorum elbet ona sevgimi iremce tabi bazen de o haylaz küçük masum kız çocuğu oluveriyorum unuttuğum iremi çıkarıyorum karşısına ben bile dönüp baktığımda hadi ya diyorum. sevgim yetmesin elbet çığ gibi büyüsün, tatsın anne torpilini yaşasın hiç tatmadığım belki de artık hatırlamadığım...