Ekim 12, 2010

öldürmedin güçlendir bakalım:)

Yazmayalı kaç gün oldu unuttum, ihtiyaç duyduğumda yazıyorum elbet, bir zorunluluk içerisine sokup ondan da kaçmak yanlış olur. Temize çekmek gibi kendimi yazmak benim için… İşim haddinden fazla yoğun bu aralar ofisten bağımsız yaptığım projelerimi aksattım hep, birde amwayi nerdeyse unuttum beynim uyuşmaya başlayacak diye korkuyorum tekrardan. İşten geliyorum Kaan saati başlıyor; yiyip içip oynuyoruz ve o geç uyuyunca bende onunla beraber uyuyup kalıyorum koyun koyuna öyle ana oğul. Oğul ne güzel kelimeymiş içi dolu dolu olunca altını çizerek annem diyor bana gecenin bir yarısı- ben artık iflas etmiş uyumuşken- öpücüklerle beni uyandırmış tatlı varlık seni seviyorum…
Yatıp uyumak istiyorum sadece uzun saatler boyunca yüzüm gözüm şişene kadar hem de:) tempolu çalışmak güzel sürekli şikayet ettiğimi sansa da herkes ben dert yanmıyor sadece anlatıyorum aslında bütün derdim bitmek bilmeyen boyun ve artık maalesef sırt ve bel ağrılarım yoksa geri kalan her şeyle barıştım yada onunla yaşamayı öğrendim.
İki gündür -aslında bugün üçüncü gün- ne yaşadığımı tam olarak kavrayabilmiş değilim sadece normalin üstünde ve çoğunlukla bir ihtiyaçla sarıldığım kırmızı w sigarasından anlıyorum gerildiğimi seviyorum w yi evet ama sigara uzak bana artık eskisi gibi değil arada bir yani senede bir günü söylediğim zaman-en çok sevdiğim zeki müren şarkısıdır kendisi ama zeki müren ayrı bir yaradır kalbimde başka yazının konusu bu- içimde beliren derin hasret yada damlara bakan penceresinden liman görünürdü… dizeleri orhan velinin… hep aynı ruh ha’line sokmuştur beni… hafif hüzünlü ama ağırlıkla melankolik bir baş dönmesi içinde hayal alemindedir irem, o zamanlar sesler kesilir içimin taş plağından yükselir gönlümde açmadan solan bir güldün… der ömrümün sanatçısı biricik güzel insan…
Göç varmış sırada notlarım öyle diyor ama ana başlığı kullansam da ben aynı kıyıya yakın gezsem de farklı cümleler kurmak isterim bir önceki yazdığımdan. Yazdıkça büyüsün istiyorum harflerim kelimelerim dudaklarımın arasından çıkıp uzay boşluğunda kaybolmasın güzel sözler söyleyeyim ve zihinlerde kalsın bir iki cümlem benim yaptığım gibi dillere düşsün konuşma arasında bile geçse kafi benim için… hepimizin derdi iz bırakmak sanırım belirgin bir şekilde olmasa da yada ben kendime itiraf edemesem de sanırım benim ki de aynı amaca hizmet eder kalsın orda biri bulsum sevsin içine alsın saklasın… konu amacından uzaklaşmış görüyorum ki göç evet göçebe ruhum göç halinde yaşamam gerek benim ruhum özgür denedim olmadı da biliyorum yoksa herkes öyle diyor, bana sonsuzluk kadar sıkıcı geliyor sabitlik, akite neden bulaştım bilmiyorum yani cemaatin izni olmadan olmuyor mu hiçbir şey elbette ki oluyor alenileşmesi yada yaygınlaşması sapkınlığa sürüklüyor belki her şeyin umumi kılınmasına da karşıyı bir noktaya kadar ama bir bırakın kardeşim bakalım ne oluyor… ben rock’n roll bir hayat yaşamak istedim yıllarca yani 16ımda 17imde 18imde 19umda ve hala bile ve hatta nefes aldığım sürece… pişmanlığın yada keşkenin boşunalığını öğreneli çok oldu ama şöyle geriye dönüp baktığımda olmak istediğim noktanın tam zıttındayım aynada ters yüz olmuş aksim sanki ama kaanım var diyorum, o var yorsa da beni en mutlu eden şey o, onunla beraber farkını unuttuğum hayata uyandım onunla keşfediyorum tekrardan hayatı sanki ben de onunla ilk kez görüyorum bir kelebeği o ilkini yaşıyor ben onun heyecanını tadıyor keyif alıyorum yaşamaktan…
Bazen kaçıp gitmek istiyorum bu akşam ki gibi ve yine o malum cümle nereye irem kaan var onu da al bas git bu evden ama nasıl biraz daha sabır diyip çalışmaya koyulmak gerek ama daha değil bitmedi yazacaklarım bu akşamlık. Tek derdim insanca yaşamak, yürümek, koşmak, nefes almak, kahkahalarla gülmek doya doya ağlamak ve beni anlamasa da tam olarak öfkelenmemesini istiyorum neden anne diye sadece bizim için oğlum dediğimde kızmasın bana.